Bir şeyi çok istersiniz, uzun zamandır olsun diye çaba sarf edersiniz. Sonra umut ettiğiniz şeye ulaşmak için önünüzde artık bir engel yoktur ama bu sefer de kendi içinizde bir iç çatışma yaşarsınız. Çok istemekle, acaba şimdi olmasın mı demek arasında sıkışıp kalırsınız. Ne oldurmaya gücünüz yeter ne de pes etmeye. Kendi iç çatışmalarınız yetmezmiş gibi bir de etrafınızdakilere açıklama yaparken bulursunuz kendinizi. Anlatamamak değil de anlaşılamamak daha çok acıtır belki de canınızı. Fakat herkesten tek isteğiniz, anlaşılmak. Bırakın, kendinize bile açıklayamadığınız birtakım şeyleri başkaları için anlaşılır kılmak gibi bir niyetiniz olmasın. Eğer anlaşıldığınızı hissedemiyorsanız yalnız kalıp sessiz sessiz konuşun kendinizle. En güzel sırdaş insanın kendidir. Çünkü kendisiyle tanışan, bir daha asla yalnız kalmaz. Bırakın; kendinizi, kendiniz dinlesin. İzin verin kendinize, bırakın; en yakın sırdaşınız olsun, derdinizin ortağı olsun. Bir de hiç konuşmadığınız ama karşılıklı konuşup uzun uzun sohbet etmeyi bekledikleriniz vardır. Lakin hiç konuşmamış, hiç sohbet etmemiş olmanıza rağmen sanki söylemek istediğiniz tüm kelimelere cümle oluverecekmiş gibi gelir size.

Hayat size, siz daha tek kelam etmeden gözlerinizden, dudaklarınızdan nasıl bir duyguya büründüğünüzü anlayan insanları çıkarsın.


Sevgili okur, her daim önce kendinizi dinleyin, sonra başkalarını. Bu bencillik değil kendinize olan saygınızdır. Kendinizin sesini duymadan başkalarına kulak olmaya çalışmayın.