Etten duvarlar örüyor zaman…


Cüzzamlı kadınlar gibi geçiyor yanımızdan


korku dolu düşlerimiz!


Ellerimi uzatıyorum,


ellerim çiçek açıyor acıdan!


Rüya ile gerçeğin arasında bir yerde


kainatın kanayan yarasını duyumsuyorum.


Yalvarıyorum kilitli kapılara,açılmıyorlar!


Merhamet nedir efendiler?


İki çakmak,bir gölge,birkaç tutam küstüm otu mu?


Oysa ne çok boşluk var ahhh,görmüyorsunuz!


Say say bitmiyor,


iştahla çoğalıyor,


ben’leşiyor aymazca!


Sussun artık kafamın içindeki keder,yeter!


Nükleer santraller değil arı kovanları tayin etsin


doğmamış çocuklarımın simülatif geleceğini!


Biri durdursun bu dalıp gitmeleri!


Bir kör ebe olsun,


bir sağır duysun,


bir topal koşşun ben’i!


Sırf özgürce uçabilsin diye uçurtmalar,


kefen bezlerinden kanatlar yapsın ak saçlı köy teyzeleri.


Bazı günler çok ölüyorum,kusura bakmayın!


Herkes anlayabilsin diye herkesi…


Her şey anlayabilsin diye her şeyi…


Vasiyetimdir : Merhamet et!


Sen ben’sin,


ben sen’im


ve her şey bir!


Yaşamın kutsal sırrıyla öperim alnındaki ateş böceklerini...