sırtımda bir zıpkın Mérida

dilsiz bir acıyla gidilebildiği kadar ardımsıra

ardım dalgalar boyu kan izi

nereden bilsin bulutlar, onlara kızmıyorum

hem büyüyor yorgunluğum arttıkça kırmızıdan bir tablonun

acıyla büyüyen, bir öbür kırmızıdan.


gözlerim bulanıklaşmaya başladı Mérida

duyduğumu hatırlıyorum

dudaklarının kıyısına vuran şeyleri

gör diye bakılan bir söylenceye

geçmişe yolu olmayan bir öbür söylenceden


acı çekerek gökyüzüne bakılırmış oysa Mérida

afyonumu dudağının kıyısında

avlanırken bir avcı zihnimdekileri

denizinden ayrılmış bir martıya hazırlatmış

diyorlar


bu sözler şimdi neresi için Mérida?

tüm bunlar nesi için bu şeylerin?

Bu şeyler bir dalgasında ıssızın

zıpkının süsü olmuş gibi kırmızıdan

sandalında dağılmış gibi


yüzüyorlar