Kefen giymiş gecelerden geldim

Sırtımda taşıyorum nicedir ölüm yükünü

Üstüm başım hep yas içinde


Gözlerimde bir mezarlık manzarası

Ziyarete geliyorlar gözlerimi her perşembe

Dualar bağlıyorlar kirpik uçlarıma

Sen bilmezsin, bir dua ağacıdır kirpiklerim

Gövdesiz, yapraksız ve gölgesiz


Dilim, atlaslarda yer almayan bir ülke

Yitirmiş bütün yurtdaşlarını

Ve derin susmalar kaplamış coğrafyasını


Kulaklarım sahipsiz ağıtlar sığınağı

Duvarlarımı dövüyor acılı sesler korosu

Acılar saplanıyor kalbime

Kalbim ki bir yalnızlık kuyusudur göğüs kafesimde

Hüzün pompalıyor damarlarıma

Ve hazanı çöktürüyor bir ömrün baharında

Olsun, hazanı da severim ben aslında

Ama alışkın değilim böylesi erken uğramalara

Ve hatta uğramaların kendisine

Sapa bir kasabanın unutulmuş istasyonu gibiyim

Çok oldu bir lokomotifi çıplak gözlerle görmeyeli

Sesi gelmese, dumanı da tütmese öyle uzaktan

Ben de neye benzediğini unutacağım ya belki

Neyse, unut gitsin.


Kara suların ikametgahıdır şimdi ayaklarım

Dizlerim fay hattı olmayan ama sarsıntılı bir deprem bölgesi

Bakma sen böyle dik durduğuma benim

Ayaktaysam bugün, soyadıma saygımdandır

Yorgunum zira, yağmur ormanında kurumuş bir ağaç gibi


‘’Ciğerlerimin filmini çektiler

Ciğerlerim artist oldu’’ diyordu Didem Madak

Bense tuttum pimini çektim ciğerlerimin

Benimkiler de haber olurlar bir gazetenin üçüncü sayfasına

Magazin sayfası fazla lüks gelir ciğerlerime


Avuç içinde dünyanın en aktif yanardağını taşıyor ellerim

Kağıtlara laflar kusuyor parmaklarım belli belirsiz

Laflar ki kızıl değil ve akmıyor, diziliyor öyle alt alta

Şiirleri oluşturuyor bir kağıdın orta yerinde

Ve ne sen farkındasın bunun ne de jeologlar

Ne yazık.

Yüreğim ağzımda değil epey zamandır

Yüreğim ellerimde geziyorum dünyayı, bilmiyorsun .


Kaybolmuşum bir gündöngüsü içinde

Yürüyorum öyle bir yerlerden bir yerlere

Kimseler yok geldiğim yerde

Ve belki olmayacak gideceğim yerde de

Yürüyorum sadece.

Kefensiz gecelere kefen giydirmeye...


3 mart 2016