Mesela basit cümleler kurarak; sana, seni sevdiğimi yazamam ben. Sana olan sevgimi Nazım anlatmalı kelimeleriyle, severim onun cümlelerini.

“Gözlerine bakarken,

güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma.

bir buğday tarlasında, ekinlerin içinde,

kayboluyorum…

Yeşil pırıltılarla uçsuz bucaksız bir uçurum,

Durup dinlenmeden değişen ebedi madde gibi gözlerin:

sırrını her gün bir parça veren.

fakat hiçbir zaman;

büsbütün teslim olmayacak olan…”


Mesela sana “seni seviyorum” demem için şairane bir gece olmalı. Ay, geceye porselen gibi doğmalı, yıldızlar tüm ihtişamını göstermeli, şehrin gürültüsü dalga sesine dönüşmeli. Ancak o zaman hak edebilirim sana “seni seviyorum” demeyi.


Mesela her gün görmemeliyim seni. Senin özlemin yaşatmalı beni. Sana kavuşma ihtimaline şiirler yazmalıyım, sana kavuşacağımı bildiğim için çalışmalıyım. Çünkü sana kavuşmak demek, aynı duyguları paylaştığımız anlamına gelir. Eğer bu anlamı bir şekilde hissetseydi Tanrı, dünya gül bahçesine dönerdi.


Mesela senin bana “seni seviyorum” demen, bir anda iklimimi değiştirir, güneşli havada kar yağarken izlerim gökkuşağını. Senin bana “seni seviyorum” demen, uyandığımda her çocuğun süt içtiğini bilmemdir.


Mesela bu ''mesela''lara sığınmış yüreğim, gerçeği görünce buzdan bir duvara dönüyor, gözümün önünde bir çocuğa araba çarpıyor, kanı ağzından akıyor, kusuyor her satıra kötülüğü. 

Görme bunu bana helal 

Ben çok severim çocukları 

Gözlerindeki tek bir yaşa söndürürüm nefesimi.