Ben saltanatın hür köşesinde kiraz bahçelerinden toplarım hayallerin gezini
Sığmayan bir vakit varsa ücra köşeme
Yeşilin buz kütlesini dondurduğu sabahtır
Hürlük, ağaç dalları arasından gemiyle yükselir yağmura
Başlar bir sükunet anada, babada, toprakta.
En çok böyle zamanlarda yokluğun sınırları çizilir avurtlarıma,
Suskunluk ve keder besler unutulmuş leylakları.
Çocukluğumuz, günlerde büyüyen hatır
Özlem yükselen satır altı çizilmiş kitaplardan.
Şimdi kalp ağrısına yatmış mezarlardan ağıtlar yükselir geceye
Hatmini almıyor öğle uykusundan sağır ve dilsiz kaygılar.
Arada övünme saklı, pişmanlık, türlü safsatalar.
Sonra perde arkasından geceye dokunur bakışlarımız,
Aramızı bulmuş kelimesiz nutuklar
Boğuşma safhasına gelmeden çöl susuzluğunu yutmuş
Pencere pervazında ut çalan çocuklar.
Hayli düşünce sarar yanaşan gemiyi ılık rüzgarın taşra vakitlerinde,
Oysa beklemek, bir dem gibi kapıya gelen beklemek!
Teğet geçirmek sabrı iza zamanların eteğinden,
Durup durup dinlemek duygu yüklü fiilleri,
Atmak gibi dağların eteğine
Dilimin sökemediği kelimeleri!