Işık kapanırsa kriz kapıda bir an

Azmettim ve ant içtim

Hayat suyu ve dakikalık resital

Uzvum tükendiğinde rüyaya

İzinsiz girdiğin halleri say

Ve sonsuza dek kalbimde kalan

Kışı yinele doğurganlığını yitir

Açık kapımdan içeri vurulmuş gürz

Bileklerimde ezel ve ebet

Dudaklarımda tükenmiş arzu

İçtiğim suya şarkıyla bakan

Bir efendiydin sen Hüzün

Ben azat olunca aşk yalnızca tezattır

Ben azap olunca aşk yalnızca bana


Defolsun bu kara şehir düşlerinden

Uzak dursun göğsünde huzur duyan

Sanıyorsan eğer bir geri kalmadır bu

Sanıyorsan onu sevecen bir tutulmadan

Sağıyorsan azmini yalnızca yaşam diye

Sığıyorsan kandaki pıhtıya ne akışkan

Değiyorsan elime bir azık ve bezirgân

Haraç alsın ruhumu

Onlara bir kelam anlatmam


Dağımı göstermem başımı kaldırmam

Sen çemkirilen bir alay değil

Ateşle kıvranırken var olan bir üşümeydin Hüzün

Örtündükçe harlanan

Sonra ter ve sonra çıkılan sabahta

Çimlere yalın ayak basmakta

Üstüne yoktu Hüzün


Lavinia ölü

“Siyah güller” bir de sözün bedeli

Vaktin güvercini uçtuğunda oraya

Yaşarlar

Zühre ölü

Ama bir korku da duymazlar Hüzün

Ben korkar bir şeyler yazarım alnımı karışlarlar

Evimden çıkamam bu talan

Bu rezalet koyu günlerde bir hayal bile olsan

Büyük savaşlar gördük

Her biri bir hayaldi Hüzün

Eksik her şey ya hakikat ya vesikamda bir ibret

Ya bu dünyada bir peygamber yok ya yüzün

Sanki ölmüyorum

Sanki ölmem

Vadiler inerim gecenin şahlanışı

Veda ettiğim her ağacın bir düşü vardır

Toprak ilk ev ve ilk kıble

Vakti namlusuyla taşıyan bir köle geçiyor üzerimden

Taştan ağır yağmurdan ıslaksın Hüzün

Kalbime değiyorsun

Buna değ

Elimdeki örsü yuvan bil

Gece sessizleştiğinde apansız duyulsun öcüm

Geliyorsa kan açıklıktan gelsin

Akarsa avuçlarımdan

Toprağa dönsün Hüzün.