arkamda alacaklı defteriyle

koşturup durur

esnaf çırağı geçmişim


önümde sarkan dallarıyla

sarıp sarmalar

umut ağacı geleceğim


ben yırtık zamanı diken

işini bilenlerin topraklarında

mülteci kör terzi


gezinirim gündüzün düşünde

dokunurum sevdanın duvarlarına

elimde yerçekimine direnen çekiç

çakarım mıh niyetine bu şiiri


bilirim can çekişir kafesinde

kalpsizlerin hoyrat dilinde

kanatsız, müebbet cezalı şarkı


bilenirim aşksız geçen günlere

kağıt kesiği direnir kalemime

yaralı cümlelerle yazarım yarını


dirilirim başına buyruk yellerle

hikâyeler toplarım aç evlere

sıcak ekmekle ısıtırım çocukları


uçarım göçebe bulutlarla semada

yoldaşıyım dert yüklü yağmurların

elimde tarifsiz renklerin çığlığı

çakarım mıh niyetine bu acıyı


şubat, en uzun ay diyorum

sevdanın karasıyla aydınlanırken

işmar eden baharı ayartıyorum


artık tarihleri takip edemiyorum

dallarımda filizleniyor takvim yaprakları

ağlayan saatleri avutuyorum sevgimle


sayfalardan silinmiş mekansızım

kayboluyorum yazmadıkça hafızalarda

dedikodumu yapan şairlerin arasında


binerim güneşle ıslanmış kağıt gemiye

savrulurum serüvenlerin dalgalarında

tutarım kendine isyan eden tayfayı

çakarım mıh niyetine bu filmi


türk usulü laf salatası yapan

tatavacı, obur aşçıyım

bitmeyen tekil sohbetlerin sonunda


kırk kapıdan birini açabilen

acemi, korkak yolcuyum

yolun ben olduğumu unuttuğumda


kalırım kırkambarlar hanında

öğrenirim, kendimin cahili olduğumu

yarım kalmış kitaplar konuştuğunda


dostun soykasını giydiğimde

bilirim sıra belki de bende

eskiciyi çağıran sözlerimle

çakarım mıh niyetine bu anıyı


Küsuratsız Pi