Minik hayatıma girdiğinde gerçekten aklımda hiç böyle bir sorumluluk almak yoktu. Evimizde zaten kedimiz Tommy vardı, o da ayrı bir hikaye. Hayatım boyunca bütün hayvanlarla sevgi diyaloğu kurabilen bir insan oldum ama hep derdim dişi kedi sahiplensem keşke, onlar çok tatlı oluyorlar diye. Minik’le başlangıç itibariyle tam anlamıyla dip dibe büyüdük onunla saçlarımın dibinde boynumda uyurdu bebekken sürekli gırlardı.Sonra bir ara bıraktı dört beş ay kadar ve bir yaşına girdiği gün gene başladı kucağımda yatmaya.Sabah uyandığımda gözümü açar açmaz ilk iş onun mamasını,suyunu kontrol ederim onunla konuşurum öperim koklarım hiç bir varlığın bana bu kadar saf güzel bir enerji verebileceğini düşünmezdim onunla tanışana kadar.Bazen evde şarkı söylerim bağırarak oda miyavlayarak bana eşlik eder ailem beni susturmak için miyavladığını söylesede ben öyle düşünmüyorum.Eğer kendini yalarken ona seslenirsem dilini dışarda unutur ve dünya güzelleşir şapşallığıyla.Bazen yüzümü yalarken burnumu ısırır ben daha tepki vermeden özür diler gibi ısırdığı yeri yalar.Ben su içerken susar ve ona su getirmeme çok mutlu olur.Onunla göz göze geldiğimde onun nasıl hissettiğini anlarım.Bana bakarken bazen yavaşça gözlerini açar kapatır bende aynı şekilde karşılık veririm ve bu döngü birimizin dikkati dağılana kadar devam eder.Eğer dışarıda uzun süre durduysam geldiğimde halim olmasa bile yanıma yatar onu severken gırlayarak uyuya kalır.Yanağının altındaki boşlukları kaşımamı çok sever.Bazen sinirli olduğunda yada yorgun olduğunda bile ona Minik dediğimde bana bakar başkalarını duymazdan gelse bile bana öyle yapmaz.Herkes onun sevgi dolu olduğunu söyler bana göre Minik her detayıyla sağ ön patisindeki pembelikten ağzının yarısının siyah yarısının pembe olmasına her sabah kahvaltı sofrasında yerine oturmasına kadar her şeyiyle hayata dair sahip olabileceğim en büyük aşk.