İmparatorluk, devlet, beylik süreçlerinden geçerek altı asır yerini koruyan bir teşekkül. “Osmanlı” kimliği. Cihana nakışlanan bu kimliğiyle geniş bir coğrafyada yeri doldurulamaz medeniyet ve kültür ögeleriyle şekillenen siyasi idare. Ana yurdundan getirdiği kadim örfü birikimlerini devlet sisteminde koruyan bir millet. Tekâmül sürecinde bünyesine katılanlarla onlardan edindiği müspet kaideleri özümseyerek yapısına katmış buna karşılık kendisiyle özdeşenlerin (içeriğini oluşturan ikincil unsurların) menfi ilkelerini bırakarak olgunlaşmıştır. İşte bu yüzyılları deviren oluşum süreci tabiî ki kolay meydana gelmemiş, türlü sorunlarla karşılaşılmıştır. Osmanlı paşalarının kendi aralarındaki rekabet, paşaların padişahlar üzerinde otorite kurma çabaları ve bu rekabet çabalarının devlet teşkilatına etkilerini konu edinen bir kitap, “ Osmanlı’da Paşalar ve Padişahlar 1421- 1520 Sultanların Gölgesinde İktidar Mücadelesi.” Tarih araştırmacıları için derinliğe sahip olan eser; Kasım Bolat tarafından kaleme alınmıştır. İstanbul’da Ötüken Yayınevi’nce 715 sayfa olarak 2020 yılında basılmıştır.
Tarihi kaynakların çeşitli görsellerle zenginleştirilmesi; okuyucu kitlesi üzerindeki etkisini ve dönemin idrakini artırırken günümüz ile geçmişin karşılaştırılması açısından da büyük bir öneme sahiptir. Minyatür; kendine has boyama tekniği ile el yazması kitaplardaki metni güzelleştiren, metinde yer alan bilgileri daha açık hale getiren çok küçük boyutlarda resimlerdir. Osmanlı’da Paşalar ve Padişahlar Sultanların Gölgesinde İktidar Mücadelesi; bizi daha kapak sayfalarındaki minyatürlerle tarihin gizemli sahnelerine davet etmektedir. Eserdeki minyatürler on altıncı yüzyılda Seyid Lokman tarafından yazılan “Hünernâme”dendir. Hünernâme, tezhip ve minyatürlerin yoğun olarak bulunduğu bir kaynaktır. Bir nevi dönemin fotoğraf makinesi olarak addedebileceğimiz minyatürler birçok olayı detaylı aktarmıştır. Savaş sahneleri olsun, devlet ricalini bir araya getiren toplantılar olsun, cülus merasimleri olsun, cenaze törenleri olsun. Ayrıca eserde fotoğraflara, mektuplara da yer verilmiştir.
Bilmediklerimizin sonsuzluğu yanında, bildiklerimizin farklı boyutlarına şahit olmak hayatın bize sunduğu bir bilmece. Bu bilmeceyi çözmek için; yazar Aşıkpaşazade, Mehmed Neşri, İbn Kemal gibi birçok müverrihin sunduğu verileri tahlil ederek karşılaştırmalı sunmuştur. Aynı konuda farklı kaynakların müverrihlerin değerlendirmelerine yer vermiş, böylece vakaları bilimsel bir yaklaşımla sentezleme imkânı yakalamıştır.
Eserin başlangıcı 17. yüzyıl olayları ile çözülmeye başlar, II. Viyana Kuşatması ile zuhur eden gelişmeler ışığında olaylar yumağını buluruz. Veziriazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa için Avusturya’ dan gelen padişaha ulaştırılan bozgun haberi karayel demekti. II.Murad dönemi ile Fatih Sultan Mehmed dönemine dair detaylarını bulabildiğimiz vakalar; Düzmece Mustafa olayı, Hacı Bayram-ı Veli Olayı, Veba Salgını (kıyametin kopacağı tartışmaları), Buçuktepe Vakası, İstanbul’un fethi konusunda Akşemseddin ile Molla Gürani’nin fikir ayrılığı, İstanbul’un fethi ile artan vergilerle oluşan gerginlik, “Köleler İmparatorluğu” deyiminin ortaya çıkışıdır. Yine baba oğul (II. Murad ve II. Mehmed) iki yıl fark ile hemen hemen aynı yaşta vefatı da eserde yer alan dikkat çekici diğer bir noktadır.
Kasım Bolat’ın kitabında, Cem Sultan olayında, II. Murad’ın kız kardeşi Selçuk Hatun’un Cem Sultan’ı desteklediği, Avrupa’nın Osmanlı’yı çökertmek için Cem Sultanı Osmanlı savunmasındaki delik olarak gördüğü ve bu fırsatı iyi değerlendirdiğini görüyoruz. Süleyman-ı Zaman, İskender-i Devran (şarkın ve garbın sahipkıranı) Yavuz Sultan Selim Han’ın; şehzadeliği döneminde Kızılbaşlarla ve Gürcü prenslerle savaşması, Şah İsmail ordusunu iki kez mağlup etmesi önemli olaylardan bazılarıdır. Rivayete göre; Şah İsmail doğduğu zaman avucunda bir miktar kan pıhtısı vardı bu işaret henüz bebekken ileride kan dökücü bir sultan olacağına dalalet idi. Mercidabık Savaşı ile Osmanlı’ya bir zaferi daha hediye eden Yavuz Sultan Selim’in, sefer hazırlıkları zihninde bitmemişti henüz. Selim Han’ın Nil’in ortasındaki Ravza Adası’nda Şehnişin Köşkü'nü yaptırdığına da değinilmektedir. Selim Han’ın vefatına dair de kaynaklarda farklı sebeplerden bahsedildiği ve vefat nedenleri olarak veba -yanıkara- çıban- beddua şeklinde farklı yaklaşımların olduğu aktarılmıştır. Eserde sultanın rahatsızlığı döneminde acılarını dindirmek için afyon kullanmaya başladığı ama bir süre sonra afyonun da etkisi geçince ağrılarını kesmediği daha da kötüleştiği yer alır.
Eserin son söz bölümünde, kitabın sınırlarını Kasım Bolat, II. Murad, II. Mehmed, II. Bayezid ve I Selim dönemlerinin söz sahibi ikinci adamları; paşalar noktasında ele alındığını belirtmekle beraber ön sözünde ise incelediğimiz bu eserin üç kitap şeklinde yazmayı düşündüğü serinin ilki olduğunu aktarmaktadır. Yazar ilerleyen süreçte 19. yüzyıla dair gelişmeler yumağında; bizleri Ali ve Fuat Paşalar arasındaki rekabetin beklediğini ifade etmektedir. Bu söz konusu rekabetin tam tersine devletin diplomatik ve siyasi açıdan direncini artıracağından bahisle bizlere ipucu vermektedir.
(Şehir Dergisi’nin 158 inci sayısında yer almıştır.)