Böyle bir sokak işte, karmaşık ve duygusuz gibi durup sevgi hariç tüm duyguları barındıran bir sokak...
Güneşin kendini göstermediği ama ışıklarını her yere dağıttığı ve varlığını hissettirip; insanları yalnız bırakmadığını kanıtlar gibi davranıp tam da Nita'mın bu satırları yazdığı sırada ışıklarını kağıdıma yaydığı bir gün. Birkaç ağacın sıralanıp yol yaptığı ve arasında gölgelerin uzanıp, karanlık gibi gözükse de, insanlara davetkâr bir şekilde yol sunduğu kaldırım gözlerimin önünde.
Tüm bu havaya uygun olarak hareket eden bulutların ve evlerin yolun iki tarafında uzanması, pencereden gördüğümüz tablonun büyük parçaları niteliğinde. Sanırım bakarken hissettiğim duyguların tam zıttı olan ''sevgi'' bu kaldırımlı sokakta bulunmuyor. Nita'm bakınca yorgunluk, telaş ve hatta bir bireyin az önce karşıdan geçerkenki rahatlığını hissediyor.
Sevgi yok bu sokakta, çok lazım mıdır bir sokak için sevgi, tartışılır ama yok; Matyev'im yok bu sokakta...
Işıklar artık hiç gözükmüyor ama hala aydınlık hava kendini göstermeye devam ediyor. Terk edilmişlik var, karşı binaların içlerinde sanırım yıkılma korkusu var. Belki de eski anılarını, sahiplerini özlediler ve onun hayal kırıklığı var. Yıkılmışlar zaten bu duygular yüzünden, yalnızca yere düşüp kırıklarını toplamak kalmış.
Böyle bir sokak işte, karmaşık ve duygusuz gibi durup sevgi hariç tüm duyguları barındıran bir sokak.