Modernizm 17. yüzyıl aydınlanma düşüncesiyle oluşmuş ve toplum yaşamında aklın ön plana çıkarıldığı bir devri işaret etmektedir. Modernlik, ekonomik yenilenmeyi, denetim mekanizmalarının ussallaşması ve toplum yapısının ayrımlaşması gibi bir sürece tekabül etmektedir. Bu dönemde filozoflar nesnel bilim, öznel sanat, evrensel ahlak değerleri, evrensel yasalar gibi mottolar öne sürerek insanın günlük yaşamda özgürleşeceğini düşünmekteydi. Bu kapsamda bilim ve teknoloji us kavramının önemini yansıtan gelişmeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Harvey’e göre modernizm, insanın doğa üzerinde giderek artan egemenliği, kaynakların sınırsızlığı ve doğal afet gibi bir problemin önüne geçilebileceği beklentisi yaratmıştır (1997, s. 25). Modern toplum kavramına baktığımızda, geleneksel toplum sonrası, sanayi devriminin bir dinamiği kısaca bilim ve teknoloji ile bütünleşen Batı toplumu karşımıza çıkmaktadır. İleri sanayi toplumu olarak da adlandırılan modern toplum maddi ve düşünsel olmak üzere iki temelde incelenmektedir. Yeni bir ekonomik modelin ortaya çıktığı İngiltere'de başladığı kabul gören Sanayi Devrimi modern toplumun maddi yönüne işaret etmektedir. 18. yüzyılda Fransız Devrimi ile beraber sosyopolitik alanda ortaya çıkan liberal yapı ise onun düşünsel temelleri olarak kabul edilmektedir. Modern toplumun üretim biçimlerinde Batı'da sermaye birikim sürecinin önemli bir rol teşkil ettiği bilinmektedir. Bu bakımdan maddi ve düşünsel değişimin, geleneksel toplum yapısından modern topluma geçiş sürecini başlatmış olduğu söylenebilmektedir. Bu yeni yapı ekonomik anlayıştan siyasal oluşumlara, tüketim alışkanlıklarından yerleşim yerlerine kadar her anlamda etkisini göstermiştir. Fakat tüm bu gelişmelerin sonunda kapitalizmin modernlik projesinden beklediği sonucu alamadığı görülmektedir. Dünya savaşları, militarizm, ölüm fermanları, nükleer silahlar ile saldırı ve bu gibi olumsuzluklar beklentilerde bir düşüş yaratmıştır. Aydınlanmanın mottosu olan bireyin özgürleşmesi şöyle dursun, modern toplum anlayışı giderek insanlığın kurtuluşu adına evrensel bir tahakküm sistemine dönmüştür. Harvey bu durumu teknolojik gelişmelerin yarattığı insanın doğaya egemen olma hırsından doğan yaratının negatif bir diyalektik sonucu insana geri dönüşü olarak ifade etmektedir (1997, s. 26). İnsan kendi yarattıklarının enkazı altında kalmaya meyilli bir varlık olmuş ve bu süreç sonrası modernliğin eleştirisi olan postmodernizm ortaya çıkmıştır. Var olanı tekrar ele alan bir süreç olarak postmodernizm Foucaultvari bir tabirle yapı-sökümüdür. Tüketimden sanata, sanattan siyasete kadar birçok yapıda modernlikten kopuş anlamına gelmektedir. Postmodernlik hakkında birçok tartışma ortaya atılsa da sanayi sonrası olarak tanımlanmaktan öteye gidememiş ve hala net bir tanımı yapılmamıştır. Batı’nın toplum yapısının güçlenmesi ve şark toplumlarına baskısı, etnik ayrımcılık, küreselleşemeyen yerellik sorunları, enformasyonun bedensiz dolaşımı gibi birçok anekdot modernizm ile başlamış ve postmodernizm ile taçlanmıştır. Esasında modernizm ve postmodernizm, ekonomik sebeplerin yani kapitalizmin toplumsal yaşamda tezahür eden bir sonucudur.



Kaynaklar;


Erkan, H. (2004). Ekonomi Sosyolojisi. İzmir: Barış Yayınları.

Foucault, M. (2005). Özne ve İktidar . İstanbul: Çev.: Işık Ergüden, Osman Akınhay, Ayrıntı Yayınları.

Harvey, D. (1997). Postmodernliğin Durumu. (Çev.: Sungur Savran), İstanbul: Metis Y.

Lyotard, J. F. (1990). Postmodern Durum. İstanbul: Çev.: Ahmet Çiğdem, Ara Yayıncılık.

Sarup, M. (1997). Post-Yapısalcılık ve Postmodernizm. (Çev.: A. Baki Güçlü), Ankara: Bilim ve Sanat Y.


Görsel Kaynak:

https://www.bukrek.com/gun/fikir-paylas-gunu





Yazar: Dilara Aydın