Muhakkak bir mevsim yağmurusun

Kati suretle anlaşılmıyor

Çok az kimse biliyor seni

Görünce hemen anlıyorsun

Onun yeri orası değil

Ben buralı değilim.

Sonra seninle mısır tarlalarına gidiyoruz

İşte şurası diyorum.

Bir bayram ağzı, balık sırtında bir kaplumbağa evi

İşte bu;

Kuşanmış yelpazesini leylek sürüsü içinde

Ancak pıhtılaşmamışsa akar kan, diyoruz.

 

Üç kişiyi bir eve sığdıramıyoruz seninle

Aklın başkasının sokağında kalıyor

Dışarı çıksak hemencecik unutuyorsun

Yükün bizmişiz gibi bolaştıyorsun

Boşaltıyorsun, ağır geliyor


Muhakkak bir mevsim yağmurusun

Kati suretle anlaşılmıyor

Kesinliğin kendini yıpratıyor

Çok az kimse biliyor seni

Diyorsun ki; çekip gitmeli böylece

Zamanın eskitemediği gidişler yaratıyoruz

Sonra durup düşünüyoruz seninle

Bu kalın duvarlar, bu sıra sıra tuğlalar,

Üst üste yığınla insan 

Yeşil neon tabelalardan korkuyorsun

Tutup çıkarıyorum seni bu kâbusun içinden

Bir fotoğraftan yırtıp atıyor

Çocuklarıma anne oluyorsun ben yokken.


Muhakkak bir mevsim yağmurusun

Kati suretle anlaşılmıyor büyük kentlerin

Ufku dar kafaların içindeki yeri

Salık veriyorsun herkes kendi işine dönüyor.

Akşamları verandalarda bekliyorlar seni

Kapı kapı soruyorum.

Az önce buradaydı, diyorlar

Ne zaman vazgeçip dönecek olsam

Kapıyı sen açıyorsun, şaşırıyorum

Çocuklarım beni tanımıyor.