eski bir kadınım.
kuralları olan.
o dantel o sehpada daima duracak.
o şarap öyle alelade zamanlarda içilmez.
yeri bellidir içimde her eşyanın.
kim nereye koyduysa oradadır.
haksızlık etmem sonradan süsü bozulsa
öneminden bir parça eksilir şu deniz
taştığında.
Çiçekli gömlekler
mavi çinili sallanan küpeler
kambur.
görkemli.
Eski.
Eski bir şarkıyım ben unutma
dağlarda koşanları hatırlatırım sana
fileli çorapları giymesini de bilirim
-ince ve ıslak-
akar geçerim aranızdan
hahahaha siz mi fark edeceksiniz
Köpüklü bir kadınım ben.
nedendir bilinmez.
Ya sen o patatesi niçin yanından ayırmazsın Muharrem?
Gel patates git patates.
-aman Muharremler girmesin birbirine-
ne yabancı ne yakın
ne çok eşya var evlerde
bak tüm bu şiirler tüm bu yazılar
şu sıçtığımın makinesinden çıkıp kazandırılıyor insanlığa!
şuncacık aletten
bir patates etmez.
ettirmem.
Niye bunu böylesine sahiplendin Muharrem?
herhangi bir şeyi sahiplendin.
yandın Muharrem yandın.
evcilleştir şimdi bakalım zihninde
gecelerce
gecelerce
durmadan.
Her şeyi izleyen bir kadınım ben.
tanrıyla da ayrıştığımız yönler var elbet, olmaz mı
sesleri dinliyorum.
seslere bayılıyorum.
bazısı cehennemden.
Didem'in "hangi hayat süslendi senin için bu kadar?" deyişi geliyor
zihnimin ortasına oturuveriyor
dalların arasında
evlerin insansız bacalarında
paslı panjurlarda
bana süslenen hayatı arıyorum.
hayatyokhayatyokhayatyok.
Tam gözlerim arasına bahşedildiği anda
kendimi arıyorken
ne konçertosu ne tiz sesler
gözlerimin arasında
lanetli bir orkestram var benim.
Çok sesli bir kadınım ben.
İçinde.
kimsenin duymadığı ağıtlar, isyanlar
öyle süslü sözler de bilmez
kim ben mi?
yok olmaya mahkum mu?
-mahkum mahkum