hani ya da benim elli gram manolyam

kokarak, koklayarak, korkarak sarılmam

hani zamparanın hası ya bizim muhtar

koynunda üç gonca gülü üç zamanda

altında zevkten dört köşeli döşek

beş parmağında boş somyanın başı

bilgiç vedaları vaktin bilinmezinde

şöyle okşayınca sakalını ağır ağır

leş bir ölümdür koku

leş bir kokudur ölüm


bazı gece kedileri ağlak konuşur

bazı güz yaprağında annem süzülür

bazı arap söver kızgın dilim

baz-ı bezm suyu kutsal gözüme


muhtar karnını üç gebenin aşıyla doğurdu

şükür bildi sabinin hakkını aşırdı

anam beni ak sütüyle doyurdu

muhtar köyü köylüsünden kaçırdı


gökte bir kararsız ışıltı

yıldız mı açtı taze dalında teyyare mi asıldı kaldı

anne içime yaktığın mum anne

bunca yaşında korkmak da çocukluk

biz az oldukça çoğalır değerimiz

biliyorsun kavgam da var şiirim de

biliyorsun kavgam da var şiirimde

gözlerin bir elimde yumruğum diğerinde

anne içime yaktığın mum, mum

ne hazin değil mi böyle köyün çeşmesi

muhtar pis ağzını dayamış içtikçe içiyor

korkunç ivan oğlunu öldürüyor

ilya repin harf devriminde cahil kalıyor

adıyaman'da kürd'ün türküsü telleniyor tütünde

ben yaşar kemal ile büyüdüm

ben, yaşar, kemal ile büyüdüm

maaşlarda ve bonolarda memleket sevgisi

börü ay sonunda gürcü işçi umar

atsız tan/tam vaktinde alman zarı atar

nazım hikmet haziranda döner

içime yaktığın mum yar koynuna akar