Kitap Müjdat Ataman'ın öğretmenlere, öğretmen adaylarına ve eğitim yolunda öğrenmeye kendini adamış herkese 112 maddede okulda, eğitim yaşantısının her aşamasında gözlemlediği birçok
durumu anlattığı aslında tavsiye niteliğinde bir kitaptır.
Ataman, her bir maddenin altında toplumumuzun öğretmen, eğitim, öğrenci sorunları, bunların iyileştirilmesi gereken yönleri, yanlış yaptığımız ama
doğru olarak kabul ettiğimiz davranışlar neler bunları gayet açık ve anlaşılır bir üslupla kitabına taşımış.
Öğretmenler olarak derse girildiğinde mesleki anlamda birçok şeyin farkında olunduğunu sanmak aslında en büyük yanlışın bu varsayımlardan ortaya çıkarak başladığını göstermektedir. Bu kitap aracılığıyla herkesin kendi haklarının ve sorumluluklarının,
öğrenci ve öğretmen arasındaki ilişkinin, öğretmen-okul-veli ilişkisinin nasıl
yapılandırılması gerektiğinin üzerine emir verici bir dille değil de daha çok tavsiye
niteliğinde bir üslup ile bizlere sunuluyor. Belki de kitaplarında hissettiğimiz bu tatlı,
yapıcı dil bizlere bu tavsiyeleri dinleme gücü veriyor. Kitap ilk olarak Ercan Kesal'ın "Müjdat Ataman Ne Yazmış?" dediği bölümle okurların bu kitaba nasıl yaklaşması gerektiğini ve acil okunması gerektiğini ve kitabın neden okunması gerektiğinden bahsettiği bir önsöz ile başlıyor. Hatta bu bölümde kitaba yönelik, "Müjdat Ataman öğretmenler için kitap yazmamış aslında, çocuklarımızı arkamıza bakmadan emanet edebileceğimiz bir anlayışın resmini çizmiş." (Ataman, s.9 ) diyerek kitabın genelini bu cümlede açıklamış diyebilirim. Başlarken bölümünde ise " Bu aklımla o yaşımda olsam." diyerek öğretmenliğinin ilk yıllarındaki yaptığı ve bu kitapta da her bölümde değindiği davranışlarının o dönemde farkında olmanın isteği içerisinde olduğunu belirtmiştir. Hatta
öğretmenlik yıllarında yaptığı hataları bir öğretmenin eşiğe ayağını vurduğu yılların
anıları olarak nitelendirmiştir. Öğrenciler sınıf içi ve sınıf dışında öğretmenleriyle çok fazla vakit geçirmektedirler. Bu vakitlerin çoğu yeni şeylerin hayatlarına girmesine sebep olmaktadır. Bu nedenle de sınıf içinde yaratılan iklim, çocuğun dış dünyasına yansıtacaklarıyla doğrudan ilişkilidir. Bu ilişkinin güzel bir şekilde yansıtılması için sınıf ikliminin çocuğun korktuğu değil de zevk
aldığı ve öğrenmeyi meydana getirmesi ve kendi isteğiyle gerçekleştirdiği bir ortam yaratmak öğretmenin elindedir diye düşünüyorum.