Günler bir kitap ayracı gibi
Çakılıyor arasına. Yolda yürürken
Hayal meyal yazdığım şiirlerin.
Geldi biri aklıma az evvel,
Gülmüştüm ve üşümüştüm...
Küfür etmiş de olabilirim bir kuple...
Hala güldürüyor beni,
Dağın eteklerinde dikilen,
Güneşe asker selamı veren binalar.
Hala bir çocuğun gözyaşları,
Taşırmaya yetiyor, gözlerimin barajlarını,
Hala dinliyorum türküler,
Aşkla yanıp kül olmuş hikayeler...
Bir şiiri on defa yazmak geliyor bazen,
Gülüyorken içimdeki, ağlıyorken,
Kıskanıyorken, ölümü tanrıdan diliyorken...
Bitmemişim galiba daha ben.
Bir çocuk var içimde, resimler çiziyor,
Göz kapaklarıma resimler çiziyor...
Öğrendim ki pembe ve kızıl olmalı gök,
Ay sürekli kalmalı görebileceğim bir yerde,
Sessiz olmalı her yer ama kuşlar ötmeli,
Gökyüzüne şiir yazılabilmesi gerekirmiş mesela,
Bir sokak lambası, yağmuru ayıklarken karanlıkta,
Bir aşk şarkısı mırıldanmalı, bir dilek yalvarmalı tanrıya,
Taş bulmalı yalnızlıktan üşüyen, tekmelemeli diğerlerinin arasına,
Ve korkmalıymışım ara sıra, karanlıktan, ışıktan, insanların arasında...
İçimdekinin tasavvuru bunlar, içimdeki çocuğun.
Yağmur yağarken acıyla dövülmüş bir şarkı olmalı,
Ve kahırla, ıstırapla dinlemeli kulaklarım,
Sonra nefretle bakmalıyım gökyüzüne,
Hatıraları canlandırmalıyım gök yüzünde.
Uykularım kaçmalı, haram kılınmalı bir geceliğine,
Yarınlar heyecanla beklenmekten uzak olmalı,
Bayram arifesi çocuğu gibi olmamalı,
Her gün aynı yolu tepmeli,
Aynı kahvaltıya selam vermeli,
Aynı şarkıyı defalarca dinlemeli,
Her sabaha, her uyanışa küfretmeli,
Ölümden korkmalı, yaşamı sevmeli,
İnsan tükendiği vakit uykuda ölümü dilemeli.
Kandırmayalım kendimizi!
Bu hayat böyle bitmemeli,
Yaşamalı ve sevmeli.
Tanrı ölümü insana yasak kılmalı,
Ya da var olmayı,
Dahası bunun arasında sıkışmamayı.
Ve tanrım, beni düşünmekten uzaklaştırmalı.
Gülüyor böyle zamanlar içimdeki çocuk,
Biz de gülelim bari, kılalım daha değerli zamanı...
Bağırsın artık müjde tellalı!