1



İnce sırtı, gecenin siyahını taşıması için fazlasıyla çelimsizdi. Sıska bacakları, elleri ceplerinde yürürken yerdeki materyalleri tekmelemek için ivme almasından başka işe yaramayacaktı bu gece. Kalan gücünü gözlerine perde olan saçlarını arkaya atmak için sürekli başını savurarak harcamaya niyetliydi. Hep böyle yapardı. Her defasında ışığının kesileceğini, başını savurduğunda tatlı bir sersemlik hissedeceğini bile bile yapardı bunu. Ya nereye bakacaktı başka; solundaki sessiz, petrol mavisi denize mi? Başını o tarafa çevirmesi için kulaklarının duyuyor olması gerek aslında. Vardır ya batık güneşin magmadaki çığlığı. Bazen dili kopuktur toprağın, bazen de kulaklarımızın içinde öten borazanlar hani. Kimi zaman o batığın içinden yükselen düğün sesleri vardır ya bazen. Ya da az önce birileri orgazm olmuştur da, onun iç gıcıklamasının önüne geçen utancın sesleri. Veya silah bağırtıları, ölümün son nefesi…


İşte bu seslerin titreşimini duymak için kendi batıklığını sıyırman gerekir ruhundan ve kulaklarını nöbete koyup hissetmen gerekir bu siyah örtünün çırpılmasını. Ancak elleri ceplerinde, gözlerinin kilit kaldırımlarla sevişmesine engel olamayan bu çocuğun kulak zarları çoktan hepyek gelmiş; kendini, beyninde bağıran kadınların, ölen çocukların, gülen günahkarların yüksek tonda kızaran seslerine kurban etmiş olmalı ki duyamıyor çığlığını magmadaki batık güneşin.


Balıkçıda çalışan bu delikanlı, balık kokan ellerinin burnuna açtığı yaylım ateşine aldırmadı; birkaç saniyede yakabildi sigarasını yüzünün ekşimesine fırsat kalmadan. Sonsuza uzanıyormuş gibi görünen yoluna devam etti. Tüm karanlığı elindeki tütün kundağına yükledi böylelikle. Artık ciğerlerindeydi kasvet. Nefes almanın bir önemi olmayabilirdi bu dakikadan sonra. Fakat bundan ne kendisinin ne denizin ne de herhangi birinin haberi vardı. Göğüs kafesinde dövüşen zehir topluluğuna aldırmadan adımladı bütün yolu.


Beyni geçmiş anıları vizyona koymaya hazırlanıyordu ki bir ağlama sesi ile dikkat kesildi boş sahile. Bu bekleyişten sonra fırsat bulup bir nefes daha abandı sigarasına. Saat az önce, dünü geride bırakmıştı. Bu vakitlerde yarasalar ve tekinsiz birkaç kişi dışında kimse olamazdı dışarıda çoğu zaman. Ağlayan bir kız fazlasıyla düşündürücü olur böyle geceler için. Belki bir kayıptı kendisi, belki de her şeyini kaybetmişti her kimse.


Sesin çıkış noktasını saptayarak temkinli adımlara transfer etti ayaklarını. Ağlayan her kimse bulup elinden geleni yapacak ve evine gidecekti. Yapacakları konusunda tereddütsüz olan zihni, adımlarına bu komutu veremiyordu. Kayalıklara yanaştı. Yol ile kayalara set olan beton bir duvarın üstünden görünüyordu her şey.


***