Düştü aklımı donduran çiy taneleri
Şimdi her ana onulmaz bir ümitle bakıyorum
Tereddütsüzlüğün ince korkusu yerleşiyor bu kez yüreğime
Kaçtıklarıma yakalanmada rakip tanımıyorum.
Dünya işi diye hor görülen
O ebedi döngü iliklerime kadar benimle nicedir,
Sahi neydi bu kadar küçük hissettiren
O en ufak işin kaydın eşsizliğini
-kimilerine-
Bilmiyorum.
Bana sorsan söylerim acının şarkısını
Ufak işler cennetinde
Adını koyardım umut etmek, zerreleri bile
Derdim adem kişinin en çaresiz anıdır
Umut ettikleriyle sınanmak
Hayat karşısında koca bir aptal olmak
Yine de şarkısını söyleriz
Öğrendik kepaze olmaktansa
Tüm rezaletlerimizin ağlamaklı şakalarını.
Giderim hayallerin yolunu, gittim
-ki yol herkesçe gereksiz uzundu-
Öğrendim giderken buharlı havalarda,sıcak
Gittiğin döndüğün toplamıymış yaşamak
Anladım sonra fark etmek mevzusunu
Buymuş dünyada lanetim,tutkum,amacım
Ben her şeyin dibini sıyırmaya gelmişim
Aslı olmaya, ne gerekse, dünyaya
Hüznün, mutluluğun, neşemin ve hayatın.
Bundan sebep ki öğrendim
Ölsem de ölmeyeceğim
Gezinirken ruhum cenazemi kaldıranların arasında
“Bitti bu hayat,eyvallah!” diyebileceğim.