KARA KEDİ, AK KEDİ

 Pazar sabahı aile ile yapılan kahvaltılarda denk gelinen o mükemmel Kanal D filmleri tadında bir film. Yugoslav yönetmen Emir Kusturica’nın baş yapıtlarından yalnızca bir tanesi. Filme geçmeden önce kısaca Emir Kusturica’dan bahsetmek istiyorum.


 Emir Kusturica, 1954 yılında Saraybosna’da doğmuş Yugoslav yönetmen. Filmlerinin üzerinden çok yıl geçmesine rağmen hâlâ konuşuluyor olmasının altında şüphesiz çingenelerin gündelik yaşamına ilgi duyması ve yapıtlarının genelinde bu temayı kullanması yatıyor. Filmlerinin genelinde profesyonel olmayan oyunculara yer veren Kusturica, hayvanlara da konservatuvar dersleri vermeyi ihmal etmiyor. Nitekim kazlar, hindiler, kediler, domuzlar, keçiler ve birçok hayvan film için kendisine yazılan role odaklanarak profesyonel bir oyunculuk sergiliyor. Hollywood’un zirvede olduğu, her türlü teknolojik imkânın kullanıldığı ve sinematografik anlamda mükemmel filmlerin ortaya çıktığı bir zamanda Kusturica, teknolojinin, maddi imkanların her şey olmadığını; doğallığın, gerçek bir hikâyenin de sinemada ilgi görebileceğini net olarak kanıtlamıştır. Nitekim sinemaseverlerin Forest gump, Green way, The Shawshank Redemption gibi tercihlerinin arasında Emir Kusturica filmleri de yeterince ilgi görmüştür.


 Hayvanlara metafor yüklemek konusunda uzman olan Kusturica, adından da belli olacağı üzere bu filminde kara ve beyaz kediyi metafor olarak kullanmış. Taoizm’in Ying Yang’ı olarak da ifade edebileceğimiz her iyiliğin içinde kötülük, her kötülüğün içindeki iyilik, metaforu desteklemek amacıyla güzel bir şekilde anlatılmış. Bu metafor, içsel çatışmaların yansıtılması, kader ve şans, yolculuk ve dönüşüm gibi anlatımları da içermektedir. Filmde kullanılan keçiler, genellikle doğa ile iç içe olan, basit yaşam metaforu olarak kullanılmaktadır. Film içerisinde sürü halinde veya tek tek görünen kazlar, özgürlük ve göçü temsil etmektedir. (Spolier içerir) Nitekim filmin sonunda başrol Zare, İda ile birlikte güneşin yeterince parladığı yeni bir yere göç etmektedir. Film içerisinde zaman zaman kadraja giren domuz metaforu, Pitic, Zarije, Matko ve diğer karakterler arasındaki değişken hiyerarşi anlatımını desteklemek amacıyla yerleştirilmiştir.


Film, insanlar arası ilişkilerin tespiti amacıyla da başarılıdır. Matko ve Zare arasındaki baba-oğul ilişkisi, Pitic ve Zarije arasındaki dostluk ilişkisi, İda ile Zare ve Grga Veliki ile Afrodita arasındaki gerçek aşk, Zarije-Zare arasındaki dede-torun ilişkisi… Genellikle ilişkiler üzerinden sinemasını inşa eden Kusturica, bu filmde de bunu net bir şekilde gözler önüne sermiş. Yönetmeni diğer yönetmenlerden farklı yapan ve nispeten yarattığı eğlence dolu dünyayı inandırıcı kılan ögelere bu filminde de yer vermiş. Pitic’in yatağı, yürüyemediği için kullandığı absürt tekerlekli araçları Kusturica’nın imzasını görmeseniz bile net bir şekilde onun olduğuna inandıracak bazı ögeler. Kusturica’nın filmi olduğunu imzasını atmadan anlayacağınız tek yol bu değil. Farklı ve eğlenceli bir yol daha var: film müzikleri


 Filmin müziklerinde her ne kadar Nele Karajlić’in imzası varsa da Bregoviç’in müzik anlayışından çok da uzak eserler değil. Öyle ki film, müzikleriyle çingeneler zamanı filminin devam filmi gibi hissettiriyor. Her ne kadar ismi geçmese de Emir Kusturica denilince akla Goran Bregovic, Goran Bregovic denilince de akla Emir Kusturica gelir. Film, giriş-gelişme-sonuç üçgeninin çok iyi işlemesinin yanında sizi soğuk bir kış gününden alıp bir panayıra götürüyor. Panayırda size belirli bir olayı anlatırken hem eğlenceli vakit geçirecek hem de repertuarınıza yeni şarkılar ekleyecek harika bir müzikal sunuyor. Filmde doğal ve orijinal olan bir şey daha var ki o da oyuncular.


Emir Kusturica’nın oyuncu seçimindeki en önemli şartlardan olan “doğallık”, burada da işlemiş gibi görünüyor. Çingeneler zamanı’nın en önemli oyuncularından Ljubica Adžović, kara kedi ak kedi filminde de oynuyor. Öyle ki aslında profesyonel bir oyuncu olmayan Makedonyalı Ljubica Adžović’in gündelik yaşantısı sadece kayıt altına alınıyor. Filmde oyunculuğuyla net bir şekilde ortaya çıkan başka bir kişi daha var: Sabri Sulejmani. Pitic rolünü üstlenen Sulejmani, iki şeyi düşündürüyor: ya bu rol için kendini çok iyi hazırlamış ya da gerçekten bu hayatı yaşıyor. Oynadığı tek filmin kara kedi ak kedi olması ikinci ihtimali daha da güçlü kılıyor.


 Özetle; hayatınızın bohem dönemlerindeyseniz size bir nebze de olsa yaşama hevesi katan, hayatınızın neşeli günlerindeyseniz neşenize neşe katacak bir film. Film içindeki diyaloglardan seçmelerle yazıyı noktalıyorum.


“-peki ya ruhun! annemle babam seni yukarıdan izliyorlar.

-bir şey göremezler, bulutlar var.”


“Ölüm ebedidir ne zaman başladığının bir önemi yok!”


“-öldüğün zaman buradan gitmeye karar vermiştim.

-çok güzel bir karar. Burada güneş yeterince parlamıyor”