Madde arzusu azalırsa mutluluk hızla gelir.

Rüzgara ve suya katışmalı.


Kışın okuldan eve dönerken bazı günler yerde oluşan su birikintilerine rastlarım. Su damla halinde, yüksekçe balkonun dibinden akar.


Her damlaya uzun uzun bakamam. Hızı bakışımı yener her sefer. Kendini yukarıdan bırakıp birikintinin içine ulaşması bir göz kırpması. O kavuşma anında damla, suyun içinde kaybolur. Daha büyük göstermek için kendini, genişçe yayılır.

Damlanın suda bıraktığı etki görülmeye değer. Ama büyük ama küçük her su damlası hızlı bir inişin nihayetinde, darbeyi indirir birikintinin içine. Önce ilk halka doğar. İki, üç...

Çoğaldıkça sayılamayan bu halkalar, sona -suyun sonuna ve toprağın başına- erdiğinde süzülüşleri sona erer. Eski haline döner su birikintisi. O vurdumduymaz, donuk, miskin haline bürünür hemen. Hiçbir şey olmamış gibi eritir içinde o halkaları. Sonra bir daha...Bir daha belki de büyük bir damla ritüeli devam eder. Sonra ''Oyun bitti ve güneş!'' der bize zaman.


İşte öyle bir histir mutluluk. Küçük bir dokunuşla başlar. Büyür.Ardından bir anlık coşkun hevesler söner, uçar gider gülüşlerimizden.

Akar, gider hızlıca.