Günümüze kadar mutluluk hakkında gerek bilimsel gerek düşünce bazlı pek çok şey yazılıp çizilmiştir ancak hiçbir kesin kanıya varılamamıştır. Bunun sebebi, bazı insanların fazlasıyla toz pembe düşünürken diğerlerinin fazla gerçekçi düşünmesi ve de bu sebeple bireylerin çoğunluğu tarafından kabul edilen, kapsayıcı bir cevap bulunamamasıdır. Kimi insanlar günümüzde yaşamsal faaliyetleri devam ettirmek için gereken kaynaklara kolayca ulaştığımız için mutlu olunması gerektiğini, onların deyimiyle gönül işleri veya lüks arzusunun şımarıklık olduğunu savunurken kimisi de mutluluğa daha manevi bir anlam katıyor ve mutlu olmanın koşulunu sevgi, aile yahut huzur gibi kavramlarla bağdaştırıyor.

Bu konuda, özellikle son zamanlarda sosyal medyada günümüz dünyasına ve günümüz Türkiye'sine karşı bir isyan niteliğinde kurulan şu cümle, çok dikkatimi çekmekte: "Taş devrinde taşı taşa vurarak ateş yakmaya çalışsaydım da bu devirde yaşamasaydım." Kullanıldığı yere göre fazlasıyla komik veya düşündürücü olan bu tarz cümleler, günümüz gençleri arasında çok yaygın ancak biraz üstünde düşününce, olayların aslında çok dar bir perspektiften incelendiğini anlıyoruz. Aslında önce kendimize şunu sormamız gerektiğini düşünüyorum: Şartlar mutlu olmama yetmiyorsa, onları iyileştirmek için neler yapabilirim? Hepimiz biliyoruz ki Taş Devri'ne dönmemizi sağlayacak bir makinenin yakın zamanda -en azından bizler hayattayken- icat edilmesi beklenmiyor. Hâl böyle olunca geriye yapabileceğimiz tek bir şey kalıyor, o da çabalamak. Daha iyi bir hayat, daha iyi bir dünya için çabalamamız gerekiyor. Dövünmek, bizden farklı fikirleri savunan insanlarla sövüşmek veya keşkelerle yaşamak yerine, bir ortak paydada buluşmamız gerekiyor. Burada en basit, en güçsüz görünen hamleler bile aslında devasa bir binanın temellerini oluşturabilir. Bugün sokağa çıktığınızda rastgele birisiyle kurduğunuz tatlı bir diyalog bile sizi ve karşınızdaki insanı mutlu edebilir ve "İyi insanlar iyi ki varlar." dedirtebilir. Sonra o bir başkasına bulaştırır mutluluğunu, siz bir başkasına. Veya zor durumda olduğuna şahit olduğunuz birine, 21. yüzyılda yaşayan insanların çoğunun yaptığı gibi yanından yürüyüp geçmek yerine, yardımcı olmaya çalışabilirsiniz.

Stres altındaki bir toplum ne sanatta gelişebilir ne bilimde ne de ekonomide. Yani mutlu olmak için en başında çözmemiz gereken problem, aslında, somurtkan suratlarımız. "Bu kadar olumsuzluk içerisinde bir merhabayla bir günaydınla mı mutlu olacağız yani?" diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Elbette bir günaydınla o ana kadarki bütün sorularınız çözülmeyecek. Zaten mutluluk da tam olarak bu. Henüz bir sorunu çözerken başka bir sorunla daha karşılaşacaksınız ve bu sorunları çözerken yüzünüzün gülümsediği anlar, sizin mutluluğunuz olacak. Eğer hep gülerseniz bir noktadan sonra size mutluluğun değerini hatırlatan hiçbir şey kalmaz ki kanımca bu, insanların başına gelebilecek en kötü şeylerden biridir. Vaktiniz varken hayatın tadını çıkarın, sağlıcakla kalın.