“Müzik bitti, adam öldü. Neden?”

Bir bilmecenin hikayesi.


Makyajıyla hayal güzeli bir sirk cambazı,

retro renkli ve görkemli ve kocaman bir çadırda uyandı bir sabah...

Geceler boyu kabuslar gördü ama bir rüyaya uyandı o sabah.


Işıklar alabildiğince parlak,

Hava ılık, bahar. Güzel bir sabah.


Önü mavi renkli ve görkemli ve uçsuz bir denize bakan, kocaman bir çadırda uyandı bir sabah...

Hava ılık, bahar. Güzel bir sabah.


Müziği ilk o zaman duydu…

Tanıdık ama eşsiz bir melodi... Başyapıt.


Sözler belirsiz ama dünyanın bugüne kadar yapılmış en güzel bestesi.

Hava ılık, bahar. Güzel bir sabah.


Önü mavi renkli ve görkemli ve uçsuz bir denize bakan, kocaman bir çadırda

çırılçıplak, en doğal, en saf ve kulaklarının bile en çıplak haliyle dünyanın en güzel melodisini dinledi.


Cambaz, en güzel yaptığı gibi ipe tırmandı ve müziğin ritmiyle ilerledi, geriledi, ilerledi…

Yükseldi, alçaldı ve yine yükseldi en en en en yükseğe çıktığı anda dünyanın bugüne kadar yapılmış en güzel bestesi, bir başyapıt, çırılçıplak kulaklarıyla buluştu.


Hava ılık, bahar. Güzel bir sabah.

Önü mavi renkli ve görkemli ve uçsuz bir denize bakan,

En tepesi masmavi renkli ve sonsuz bir evrene açılan, kocaman bir çadırda çırılçıplak, en doğal, en saf ve kulaklarının bile en çıplak haliyle güzel bir rüyaya uyandı.


Makyajıyla hayal güzeli ve kör bir sirk cambazı,

kalbiyle gördü, gözleriyle dinledi öylece ilerledi.

Sonra müzik bitti,

cambaz yolunu kaybetti,

bir uçurumdan düştü ve öldü.