Namık Kemal'in Edebiyatımızdaki Yeri ve Devri için Değeri Açısından İncelenmesi


Namık Kemal 1840 yılında doğmuştur. Doğum yılı yetiştiği dönemi ve mensubu olduğu devri anlamak açısından önemlidir. Klasik eğitim gören Namık Kemal, henüz on dört yaşındayken bir defter dolusu şiir yazmıştır. Klasik tarzdaki şiirleriyle erken yaşta ün kazanır. Şinasi ile tanışmasından sonra yeni bir edebi anlayışa yönelir. Fikren yeni bir edebi anlayışa yönelse de klasik şiir biçimini kullanmıştır. Bu açıdan aldığı klasik eğitim önemlidir.


Namık Kemal, Şinasi'yle beraber edebiyatımızdaki yeniliklerin taşıyıcı ayaklarındandır. Namık Kemal’i incelerken Şinasi’yi muhakkak anmalıyız. Şinasi, Namık Kemal’in Batı ile tanışmasını sağlayan kişidir.


Namık Kemal’in edebiyattaki yeri ve devrindeki etkisini belli başlıklar altında inceleyebiliriz. 


1. Şiirleri


Namık Kemal’in ilk şiirleri biçim ve içerik olarak klasik şiir kategorisine girer. Namık Kemal’in bu şiirlerinde Leskofçalı Galip Bey’in etkisi görülür. Namık Kemal’in bu tarzda yazdığı şiirler ona ün kazandıracak kadar başarılıdır. 


Şinasi'yle tanıştıktan sonra şiirlerinin muhtevası değişir. Şiirlerinde klasik şiir biçimini kullanmaya devam eder. Namık Kemal’in şiirinin bu evresini Ahmet Hamdi’nin tanımıyla “gazelden vatanî şiire” olarak adlandırmak doğru olur. Namık Kemal’in bu dönemde yazdığı şiirlerinde hürriyet, meşrutiyet, millet, kanun gibi fikirler ön plana çıkar. Celâl ve Son Pişmanlık mukaddimelerinde edebiyatın bir eğlence olduğunu söyleyen Namık Kemal, aynı zamanda edebiyattan faydalanılabileceğini söyler. Nitekim şiirlerinde hürriyet, meşrutiyet gibi fikirlerini, roman ve tiyatrolarında bazı ahlaksal dersler verdiğini görürüz.  


Hürriyet Kasidesi şiiriyle devrini birçok açıdan etkiler. Namık Kemal bu şiiri Lefkoşçalı Galip Bey’in şu beytinden etkilenerek yazar:


Olup mecrûh-i peykân-ı havâdis tâir-i devlet

Demâdem hûn akar çeşmim gibi enzâr-ı milletten


Namık Kemal bu şiiriyle halkı arkasına alarak iktidara cephe alır. Namık Kemal’in ihtilal adamı ruhunu burada görürüz. Hürriyet, kanun, millet hakkındaki fikirlerini sarih bir şekilde bu şiirde görürüz. Ayrıca kasideye ad vererek klasik şiir kalıbını biraz da olsa kırmış olur. 


2. Tiyatroları


Namık Kemal tiyatroyu faydalı bir eğlence olarak tarif eder. Tiyatroyu ne kadar eğlence olarak görse de tiyatro eserlerinde her daim bir mesaj vardır. Ahmet Hamdi “Namık Kemal’in tiyatrosu bir dava tiyatrosudur.” der. Tiyatrolarında vatanperverlik, insan hakları gibi konulardaki fikirlerini ve geleneğe tenkitlerini olay içinde yazar. 


"Vatan yahut Silistre" piyesi Namık Kemal hayattayken oynanan tek piyesidir. Piyes oynandığında halk arasında heyecan uyandırır ve bir kısmı ayaklanırlar. Piyeste Namık Kemal’in acemiliğini gösteren yerler olsa da halkta uyandırdığı heyecan piyesin dönemi için gayet başarılı olduğunu gösterir. Bu piyes ülke dışında da etki göstermiştir. Özellikle Rus matbuatı bu piyesle ilgilenmiştir. Bu piyes ve halk arasındaki etkisi Namık Kemal’in dönemindeki etkisini görme açısından önemlidir.


3. Romanları


İntibah ve Cezmi olmak üzere iki romanı vardır. Orhan Okay’ın tanımıyla: “İntibah, eski hikâye geleneğimiz ile Avrupai roman arasında ilk metindir.” Bu metin yayınlandığı dönem peş peşe dört defa basılmıştır. Kitaba gösterilen bu ilgi Tanzimat yazarlarının özellikle gazeteyle oluşturmaya çalıştığı okuyucu kitlesinin oluştuğunu gösterir. İntibah romanında basit bir şekilde olsa da ruh hallerinin değerlendirildiği görülür. Ahmet Hamdi’ye göre Mahpeyker’in yalısının ve yatak odasının tasviri bu alanda ilk ciddi denemedir. Kitabın başındaki Çamlıca ve bahar tasvirinde kasidenin nesib bölümüne benzerlik görülür. Bahar tasviri yaparken gül deyince bülbülü hatırlar. Bu mazmunları kullanırken yeni ifadeler aradığı da fark edilir. Namık Kemal romanda okuyucuyu yönlendirmek ister. Özellikle karakter anlatımlarında görülür bu yönlendirme. Örneğin Mahpeyker karakterini anlatırken hep kötüler. 


Cezmi tarihi bir kadroya sahiptir. Tarihi bir eser olmasına rağmen dönem hayatından uzak bir anlatımı vardır. Kitap bitmemiştir.


4. Tenkitleri


“Lisân-ı Osmânî’nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülâhazâtı Şâmildir” makalesinde özellikle eskinin tenkidini yapar. Namık Kemal’in dil ve edebiyat hakkındaki düşüncelerini açıkça bu makalede görürüz. Türkçe bir gramer yapılması, lügat düzenlenmesi gibi önerilerde de bulunur. Belagat kitabı yazılması teklifinde bulunması bir ayağının hep Doğu'da kalacağına işarettir. İran şivesinden ve şiir dilinden şikayet eder. Bu makale yeni edebiyatın bir nevi manifestosudur. 


Celaleddin Harzemşah piyesinin ön sözü olan “Celal Mukaddimesi” “Lisân-ı Osmânî’nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülâhazâtı Şâmildir” makalesinden sonra en önemli makalesidir. Namık Kemal bu mukaddimesinde edebiyat ve tiyatro hakkındaki fikirlerini anlatmıştır. Namık Kemal’in bu mukaddimesindeki fikirlerini başlıca beş başlık altında toplayabiliriz:


1. Eskinin tenkidi

2. Yeni edebiyatı savunma

3. Tiyatro hakkında değerlendirmeleri

4. Roman hakkında değerlendirmeleri

5. Şiir hakkında değerlendirmeleri


Kubilay Ünsal, Celâleddin Harzemşah makalesinde “Tiyatronun tarihi ve başka ülke edebiyatlarındaki önemi hakkında devrinin ilk tiyatro bilgisini veren Namık Kemal, kendi devri için hayli zengin ve ileri bir tiyatro kültürüne sahip olduğunu da bu yazısında gösterir.” der. Namık Kemal en sevdiği edebi tür olan tiyatro hakkında devrine göre geniş bir kültür ve bilgiye sahiptir. 


Tahrîb-i Harâbât eseri Ziya Paşa’nın Hârâbat Mukaddimesi’ne eleştiridir. Ziya Paşa bu mukaddimesinde halk şiirinin asıl edebiyatımız olduğunu söyler. Namık Kemal, Ziya Paşa’nın eskiyi canlandırmak istemesine kızar. Ziya Paşa’nın Harabat Mukaddimesi’nde kullandığı beyitleri tek tek eleştirir. Ziya Paşa Hârâbat eseriyle Abdülaziz’e tekrar yanaşmak ister. Namık Kemal’i kızdıran noktalardan biri de budur. Namık Kemal bu eserin ardından Tâkib-i Harâbât eserini yazar. Bu eser Tahrîb’i tamamlar. Buradaki fikirleri Tahrîb’e göre daha sönüktür.


Namık Kemal’in klasik edebiyata yönelttiği tenkitlerinde belli başlı noktalar vardır. Öncelikle dil üzerinden eleştirir. Edebî eserlerde kullanılan Türkçe ile halkın kullandığı dil arasındaki farkı eleştirir. Edebî dili halk diline yaklaştırmak gerektiğini savunur. İkinci olarak klasik edebiyatın hayal dünyasını eleştirir. Klasik edebiyatın hazır bir hayal sistemine sahip olması ve bu hayal sisteminin şairi tabiattan, gerçeklikten uzaklaştırması eleştirilerini yönelttiği noktalardır. Namık Kemal’in bu eleştirileri incelenirken klasik edebiyat içinde yetiştiğini unutmamak gerekir. Klasik edebiyatı eleştirmesi için bu edebiyatı iyi bilmesi gerekir. 


Namık Kemal ilk edebi romanı yazmasıyla, eserlerinde belirttiği fikirleriyle, tenkitleriyle devrine ve Türk edebiyatına damgasını vurmuştur.