Birden geldi nar soyma isteğim. Malzemeleri hazırlayıp tezgaha koydum. Narı bıçakla ikiye ayırdım. Açtım baktım, kendimi otopside gibi hissettim. Şimdi ne yapacağım, şimdi ne yapacağım... Üç noktadan sıra gelmez, ne soru işaretine ne noktaya ne de... Abartma, dedim gözlerimi pörtleterek. Altı üstü yaşayacaksın. Altlı üstlü yaşamaya çalışırken alt üst yaşıyorsun. Abartma, dedim yine ve yankılandı içimde: abartma, abartma... Bir şeyler anlatabiliyorsun diye kendini edebiyatçı sanma ama benim sihrim ne söyleyeceğimi bildiğimden değil, neyi ne zaman söyleyeceğimi bildiğimdendir.
"Dürtme içimdeki narı, üstümde beyaz gömlek var." diyor Birhan Keskin, içimdeki mabetten çıkıp. Yine kendimi kandırmışım, diyorum. Benim nar soymam değil şiir okumam lazımmış. Buymuş asıl vitamin. Kansız, derlerdi bana belki de küfrederlerdi bilimin çatısı altında.
Nar soyma sanatı olmalı yeryüzünde diye düşünüyorum temkinli davranan elimi görünce. Örtüsünü kaldırıyorum narın ve binlerce parçası dökülüyor avuçlarıma. İnsan nara benzer aslında. Sert bir kabukla kendini kapatır korunmak için ama içten içe parçalanmaya devam eder yine de. Birhan Keskin "içimdeki nar," derken kendi ruhundan bahsetmiyor muydu? Biz kendi kendimize bile alınan insanlar değil miyiz?
Annem giriyor içeriye ben tam narı soyarken. Telaşla kapatıyorum üstünü narın. Kapıyı çalmadan girilmez mutfağa da artık biri nar soyuyorsa. Etrafı inceliyor pasif öfkesinin sessizliğiyle. Nereye sıçrattım narı? Neresi beyaz ki anne? Bizde olsa olsa kirli beyaz var, kırık beyaz var, alçı beyazı var... Narın suyundan korkmayalım, nasılsa hiçbirimiz masum değiliz. Kendi şiiriyle kendi içindeki narı dürttü şair. Yıkadığı beyaz gömleğini çıkmayan lekesine rağmen balkonundaki ipe astı. İbret-i alem oldu gerçekliği bu sahtekarlara.
Eliyle bir yeri gösteriyor ve "Bak," diyor. "Buraya sıçratmışsın, çabuk sil de nar lekesi kalmasın."
O nar değil, kan lekesi. Bir insanı açtım ben, bir insanı soyuyordum, binlerce parçasını avcuma döküyordum. Her lekeye kan lekesi gibi davranan titiz bir anne ve her olaya kanlı bir olay gibi yaklaşan abartılı çocuğu. Abartma, dedi annem. "Çıktı işte lekesi."
"Nerden geldi gece gece aklına nar soymak?" diyor ablam. Balkonda sigara içerken kendisi için bir nar tabağı istiyor. Birhan Keskin geldi aslında aklıma. Şairler gecenin baykuşu gibidir. Beni, gece görüşü gözleriyle yakaladı bu ormanda kansızlıktan ölecek iken.
"Bana da koysana bir tabak." Tabii, sen zaten birilerinin içini açmaya hep korkmuşsundur eline bulaşır diye. Ne edebiyatı ne de küfrü bilirsin. Birhan Keskin'in balkonunun önünden de geçmedin sen. Ben de orada sigara içerim.
Bir narı üç tabağa gömüyorum. Bereketli çıkmış, inandıramıyorum onları tek bir narı soyduğuma. Belki de haklılar, kendimden de birkaç parça koydum. Belki de narı hiç soymadım direkt kendimi sundum.
Birhan Keskin'in beyaz gömleğini ütüleyeyim yarın sabah, benimkini de ihtiyacı olan birine vereyim. Sevgi yeterince parçaladı içten içe ve bir nar gibi olgunlaştırdı. Ben bir şair değilim, fazla olgunlaşırsam çürür giderim.
Önlerine koyuyorum tabakları. Aklımda bir nar lekesi nasıl çıkar sorusu. Ellerimden değil zihnimden.
O.
2021-02-20T11:42:39+03:00Değerli yorumlarınız için çok teşekkür ederim 🌺
Zeynep öz
2021-02-20T02:44:06+03:00Hırçın bir sorgulama kıyım olmuş adeta, saçılmış parçaları zihnin duvarlarına. Tarzınız akılda kalıcı ve keyifli beğendim. Belki de parçaları dökmeden birleştiremeyiz kendimizi,kaleminize sağlık.