Nasılım 

Bilmiyorsun

Kalın gri bulutlar örtüyor gökyüzünün mavi tenini

Ellerim öyle ağır ki, dokunamıyorum

Başımın üstünde dönüp dolaşıp kanıma karışıyorlar

Bulutlar

Sancılar, kan, ter, aynı tantana 

Ruhumdaki telaşların derinliğinde yankılanıyor heveslerimin diş bileyen gurultusu

Açık havaya temas edip alevlenen hazımsız sinir uçlarımı gözyaşlarımla tımarlıyorum

Çabucak ezilip kararıyor  sarı hambalesler ellerimde

İçimde çalkalanan bir deniz var

Ha döküldü ha dökülecek

Bir ağlasam 

Heybetli dağlar devrilip 

Göz çukurlarımın zifiri karanlığında yok olacaklar

Nasılım 

Bilmiyorsun

Kafa tasımı çatlatıp taşmak istiyor düşünceler 

Saç tellerimden sırtıma akıp attığım her adımın içini dolduruyorlar

Bu konuşan endişelerim mi, ben miyim 

Bir düş daha göremem

Göğsümün geniş tahtasında çakacak bir çivilik yer daha bulamıyorum

Nasılım bilmiyorsun 

Kafamı koyduğum yastıklardan hangisi benim 

Bilmiyorum