Varlıklı bir ailenin oğlunun fakir bir kıza gönlü düştü. Kız da güzeldi ama. Kıvırcık saçları beline kadar inerdi. Süt beyazı teni, açık kahve gözleri, ona tatlı bir hava katan çilleri olsun, güzel kızdı. Okumayı çok severdi. Gününün çoğunu bahçedeki verandada kitap okuyarak geçirirdi. Kitaplardaki gibi bir aşk yaşamayı düşlerdi. Biri onu alsın, göklerin tepesine çıkarsın. Sonunda yere çakılacak bile olsa aşkın yaşanmaya değer olduğuna inanıyordu.

Aşkı, sonrasında gelen acıyı... Ah! Kitaplardaki kızların yerine koyuyordu kendini. Anne ve babası aşık olarak evlenmemişti. Daha çok mantık evliliği onlardaki. Onun istediği bambaşka bir şeydi. Oğlanı gördüğü an aradığı insan olduğunu anlamıştı.

Zengin olduğunu çok sonradan öğrenmişti. Sıcak bir yaz gününde kız okuduğu kitabın düşlerine dalarken yolun karşısında onu görmüştü. Nasıl da yakışıklıydı! Olabilir mi diye düşünmüştü. Oğlan da onu beğenmişti. Yanına gelip kısaca sohbet ettiklerinde kız ertesi gün onu yeniden gördüğüne hiç şaşırmamıştı. İlk görüşte aşk denmezdi. Oğlan her gün türlü bahanelerle uğramıştı. Nihayetinde birbirleri için yaratıldıklarını anlamışlardı.

İlk defa el ele tutuştuklarında kız heyecandan öleceğini sandı. Oğlana bakınca içi gidiyordu. Kitap okumayı da bırakmıştı artık. Ne idiği belirsiz, evinin önünden geçen bir oğlana gönlünü kaptırmıştı.

Aileler karşı çıksa da boyun eğmişlerdi. Aşkın karşısında durmak günahtı çünkü. Saygı duymaktan başka çareleri kalmamıştı. Dillere destan bir düğünle de evlenmişlerdi.

İşte, her şey bundan sonra kopmuştu.

Ortada hiçbir sebep yokken tartışmalar başlamıştı. Birbirlerine tahammül edecek halleri kalmamıştı. Sabah akşam evden gürültü eksik olmuyordu. Köylüler neler olup bittiğini aralarında tartışıyorlardı. Hepsinin hemfikir olduğu bir konu vardı. Belli ki birinin nazarı değişmişti.

Komşular kapıyı çalıp onlara durumu izah etmişlerdi. Aralarında bu konuyu tartışmışlardı. Sahiden de evliliklerden bu yana değişen şeyler vardı. Bekarlıklarında olduğu gibi aşk dolu değillerdi. Buluttan nem kapacak hale gelmişlerdi. Kızın gözlerine baktıkça içi giden oğlan başını çevirir olmuştu. Her sabah kocasını işe uğurlayan kız yataktan zor kalkıyordu şimdi. Nazar değişmiş olması muhtemeldi.

Kız evin her tarafına nazar boncuğu astı. Kıyafetlere de boncuk takmayı ihmal etmedi. Eve hoca çağırıp dua okuttu. Nafile bir çabaydı. Evlilikleri gittikçe daha fena hale geldi. Bir yerden sonra kız da bunalmıştı. İçinden çabalamak gelmiyordu.

Gel zaman git zaman, kız hamile olduğunu öğrendi. Zaten evlilikleri dayanılmazdı. Bir de çocuk gelirse ne yaparlardı? Bu sefer oğlan da çabaladı. Ne olursa olsun eskisi gibi hissederlerse yeniden aile olabilirlerdi.

Etraftan sorup soruşturdular. En sonunda büyü işleriyle uğraşan yaşlı kadın onlara işlerine yarayacak bir tavsiye verdi. "Size kim nazar değdirdiyse onu bulup gözünü oyacaksınız."

Koca karının evinden çıkıp yürüdükleri sırada kız kocasına sordu. "Kim olabilir ki?"

Oğlan düşünceli bir şekilde, "Bizi kıskanan bir olduğu bariz," dedi. Kıza değil, önüne bakıyordu. "Ama evliliğimize karşı çıkan olmadı bildiğim kadarıyla."

"Annenin seni evlendirmek istediği bir kız vardı. Onunla konuşalım mı?"

"Konuşsak bile gözünü mü oyacağız?"

"Bize böyle bir kötülüğü yaptıysa hak etmiştir. Çocuğumuzun ne günahı var?"

Oğlan kıza hak verse de tek kelime etmedi. Evlerini geçtiler, yürümeye devam ederek kızın kapısını çaldılar. Kız onları isteksizce eve aldı. Kahve ikram etti. Kız hamile olduğunu gerekçe göstererek reddetti. Bu esnada bozulduğunu fark etmişti. Oydu belli ki.

"Ben olmasam seninle evlenecekti. Arada aklına gelmiyor mu bu?"

Kız bu soru karşısında ne tepki vereceğini bilemedi. "Eh, bilmem ki. Bazen geliyor tabii ama aşkınıza herkes saygı duydu. Bana da kabullenmek düştü. Ne denir ki daha fazla?"

Oğlan sessizliğini bozdu. "Ağabeyim bizim düğünümüzde seni ağlarken görmüş. Beddua ettin mi bize?"

"Haşa. Kimseye beddua etmedim bugüne kadar."

Karısıyla bakıştıktan sonra ayaklandılar. "Kusura bakma, rahatsız ettik biz de. Karımın bazı şüpheleri vardı. Doğrulandı herhalde."

Kocası işaret verdiğinde kız onu belinden yakaladı. Her şey bir anda gelişti. Yalnızca tek gözünü almak yeterli olurdu herhalde. Kızın ciyak ciyak ağlamalarına karşın hiçbir şey onları durdurmamıştı. Nihayetinde gözünü aldıklarında kızı arkalarında bırakıp evden çıktılar.

Yürürken kız kocasına sordu. "Daha farklı hissediyor musun?"

Oğlan başını hayır manasında salladı. "Aynı. Sen?"

"Ben de aynı." Oğlan elinde tuttuğu gözü gelişi güzel fırlattı.

"Yazık oldu desene o zaman."

"Biz de istemezdik böyle olmasını." Ellerini karnına koydu. "Bebeğimiz için yapıyoruz."

"Şimdi kime gideceğiz?"

Kız düşündü. "Kuzenimin sende gözü vardı bence. Düğün günü bana bu çocuk seninle evlenmez demişti."

"Keşke ilk ona gitseymişiz."

"Ne bileyim canım! Kuzenim sonuçta. Onunla da konuşmamız gerek."

Evin önüne geldiklerinde kız ellerini silmesi için kocasına mendil verdi. Kuzeni kendi halinde sakin biri gibi gözükürdü ama içten içe hasetliği vardı. Sonuçta yaşı büyüktü. Kızın ondan önce zengin ve yakışıklı bir oğlanla evlenmesi gücüne gitmişti. Hem de aşkları dilden dile dolaşırken... Ama hiçbir zaman bela okumamıştı kıza. Ondaki tamamen insani bir kıskançlıktı. Nitekim kızın bunu görecek hali yoktu.

Oturup havadan sudan sohbet ettiler bir süre. Kız zamanı geldiğinde kocasını içeri gönderdi. Mutfağa... O gidince kuzenine söylendi. "Bizim de durumumuz fena. Evliliğimiz bitti, bitecek. Nasıl bir aşkla evlenmiştik oysa."

Üzülmüş gibi yapsa da gözleri parlamıştı. "Aşkınız dillere destandı sizin. Hemen kestirip atma bence."

Kız üsteledi. "Öyle mi diyorsun? Ne bileyim... Olmazı oldurmanın da bir anlamı yok."

"Sen bilirsin canım. Mutsuzsan boşanman en iyisi. Zaten çocuğunuz da yok."

"Yok, evet."

"Üzüldüm valla. Sizin aşkınız bile bitiyorsa..." Kızın öfkeli yüzünü geç fark etmişti. "Ne oldu?"

Kocası kapı eşiğinde elinde bıçakla belirdiğinde kuzeni ayağa fırladı. Neler olup bittiğine anlam verememişti. Kız tek gözünü almakla yetinmemişti bu defa. Haset köpek! Kuzeninin iki gözünü birden çıkartmıştı. Yolda yürürken avucundaki gözlere bakıp keyiflenmişti. Ne biçim insandı bunlar! Aşka saygıları kalmamıştı.

"Nasıl hissediyorsun?" diye sordu oğlan. Kız avucundaki gözleri fırlattı.

"Yine aynı maalesef. Ama biraz rahatladım. Ne çok insanın gözü varmış bizde. Aşkımıza sahip çıkmamız gerekiyor. Yoksa tepemize üşüşürler."

"Senin çocukluk aşkın vardı bir tane."

"Doğru bak... Aşıktı bana. Evlendiğimi öğrenince kendine bir fenalık yapacak diye korkmuştum. Allah için kötü insan değildi. O yapmış olabilir mi?"

"Kuzenine acımadın. Elin herifine mi acıyorsun?"

"Kızma canımın içi. Zavallının tekiydi, onu demek istedim." Uzun zaman sonra kocasına böyle seslenmişti. Oğlanın da hoşuna gitti.

Evin önüne geldiklerinde oğlan karısını içeri sokmadı. Kız kapının önünde bekledi. Dakikalar sonra evden çığlık sesi yankılandı. Kocası avucunda bir çift gözle geldi. Üstü başı kan revan içinde kalmıştı. Kız hafiften endişelenerek sordu.

"Neden bu kadar kan aktı?"

"Direndi biraz."

"Sen içerideyken düşündüm. Bunun gözü hep dışarıdaydı. Zaten sen olmasan da bana evlilik teklif etmezdi."

"E, niye durdurmadın beni?"

"Beni kıskanman hoşuma gitti."

Oğlan gülümsedi. Yürümeye devam ettiklerinde kız çekinerek, "Ne dersin bilemem ama," dedi. "Aklıma biri daha geldi."

"Annem değil mi?"

Aklını okumuştu. Kız başıyla onayladı. "Baştan razı değildi bu işe."

"Senin baban da öyle. Üzerler kızımı demişti."

"Ne çok insan var! Arkadaşlarım da hiç hoş karşılamamıştı bu evliliği. Düğünümüze gelen herkeste bir haller vardı." Kız gözyaşlarına boğuldu. "Aşkımıza saygı duyan yokmuş meğerse! Bir gün olsun mutsuzluklarını başına kakmadım ben onların. Ama onlar..."

Kız hıçkırıklara boğulduğunda oğlan karısına sarıldı. Hem de sımsıkı... Kalbinin ritmi değişti. Tanıştıkları gün aklına gelmişti. O güzel gözleri nasıl da sevmişti! "Sen de benim gibi... Farklı hissediyorsun değil mi?"

"Farklı... denemez." Kız oğlanın yüzüne baktı. "İlk ve son aşkım sensin. Hayatım boyunca ben hep seni sevdim. Sana karşı hissettiğim duygular hiç değişmemiş. Şu an fark ediyorum. Onları aklımın bir köşesine gömmüşüm. Ah... Nasıl sevmem seni?"

"Tanıştığımız gün," dedi oğlan. "Aşık oldum bu gözlere. Ruhum, hayatım... Bebeğimiz olacak seninle. Aşkımızın en değerli hatırası. Unutmak mümkün mü? Seni gelinliğin içinde gördüğümde gözyaşlarımı tutamamıştım. Aramıza kim girebilir?"

"Bizi kimse ayıramaz."

Oğlan gülümsedi. "Var mısın dünyaya meydan okumaya?"

"Ne yapacağız?" diye sordu kız merakla. Oğlan hayatında en çok sevdiği insana, ilk ve son aşkına baktı. Parmaklarını kıvırcık saçları arasında gezdirdikten sonra dudağının kenarına bir öpücük kondurdu.

"Aşkımızda gözü olanın gözünü çıkaracağız."