Oturup şurada sana oradan buradan uydurulan üç beş kelime çıkarıp, buzdolabında sakladığım üç beş harfi ısıtıp yüzyılın şiirini yazabilirdim eğer deneseydim. Gözlerinin penceresinde düşen çok güzel bir şiirden düşen Beethoven'ı utandıracak, Bach'ı mezarından kaldıracak bir opera düeti besteleyebilirdim sonra da ama ben oturdum. Keza bu dolu gözlerle bakmak bile gökyüzünü ağlatabilir. Ağlatabilir çünkü ben bunlar yerine şu an en içten kalbimle yazıyorum sana. Şimdi çağın en karmaşık yerinde durduk. Bunların kaderi birmiş. Üzerlerinde bir efsane varmış.

—Ne efsanesi?

—Birbirlerini çok seveceklermiş, büyük aşk yaşayacaklarmış, sonra bir felâket olmuş, birbirinden kopmuşlar.

—Ne oldu peki, aşık oldular mı?

—Aşık oldular evet, çok büyük aşık oldular.

—Felaket?

—Neden pek çok şey onları elde ettiğimizde güzelliğini kaybediyor? 

—Sana bir şey diyeyim mi? Söylenecek çok şey vardı ama sözcükler bir şey söylemiyor, bakışlarsa söylemesi gereken sözleri söylüyordu. Bazen iki cihan bir araya geliyor, ne olursa olsun insan kendi sevdiğine yine de kavuşuyor. İnsan elde edemediğinin delisi, elde ettiğinin de nankörüdür çünkü. Bak, bu cümle de bana özel: "Biri benim için önemli ise tüm yüreğimi ortaya koyarım. Unutma, kalbin gerçeği biliyor. Onu hisset, onu dinle ve onunla yaşa..."


Birçok insan yapabileceğini düşündüğünden daha ileri gitti çünkü başka birinin yapabileceğini düşündü. "Ağlamak ile teselli olunsaydı denizler hediye ederdim sana inan ki... Yüzümüzün ve gözlerimizin rengi ne olursa olsun, gözyaşlarımızın rengi aynıdır.

Bazı insanlar yağmuru hissеdеr, bazıları isе sadеcе ıslanır. Senin için bir şey yapamıyorum, üzgünüm, tek yapabileceğim şey bir duanın içinde yer alman.... Ben her şeyi içimde yaşayıp sonlandırmaya o kadar alışmışım ki her gün yıkılıp yeniden toparlanıyorum ve benden başka kimsenin haberi olmuyor. Belki bir gece kilitli kapılarım açılır. Yalnızlığımdan çekilip giderim. Ne kitaplarda altını çizdiğim kelimeler ne ölüm. Artık iyi olanların değil, iyi oynayanların dünyası... Şimdi anlıyorum ki ben güçsüz olabildiğim için güçlüyüm...


... Kim bilebilir ki belki de bu şehrin havası kötü...