Çirkin değildi,itici bir kişiliğide yoktu. Bu ayrıntı gereksiz değil, çünkü merak ettiği bir şey vardı.
Çok alımlı ve güzel bir hanımefendiydi. Yüzü kusursuz bir intizam içindeydi. Saçları kısa kesik. Kahkülleri rüzgardan aralanır gibi hep ayrıktı. Sadece sağ yanağında bir gamze vardı. Gözleri mavi değildi. Çoğu geceler hep uykusuz kaldığından olsa gerek hep biraz renk değişimi vardı göz altlarında. Yüzünde tanrı hediyesi ufak bir leke. Hep şöyle derdi"Tanrı beni çok sevdi ama çokta insan yarattı beni bir gün çıkaramazsa eğer o insan hengamesinin içinde, bu lekeden tanır". Bİraz soğuk espiri rüzgarında savrulup bekleyip yüzümüzü buruşturup espirinin iğrençliğine gülerdik. :)
Üstünde hep aynı,eskimiş biraz,sanki kendisi ile beraber yaşlanması için giydiği trençkot.
Az buluşur ama çok konuşurduk. Ama her buluşmamızda dans etmeden ayrılmazdık. Mudanyada her buluşmada, akşamüstü bir sarılma ve şarkı fısıldaması ile hafif bir dönme ile gülerek dans ederdik. Elbiseleri havalandırdı rüzgarda, sağ ayağı hep sol ayağımın bitişiğindeydi. Hep sırtını rüzgara dönmesini sağlardım. Kızardı bazen,rüzgarı yüzümde hissetmek istiyorum derdi. Ne münasebet hanımefendi, saçlarınız çok güzel kokuyor deyip alırdım gönlünü. :) Gönlü temiz ,güzel gözlüm.
Devamını getiremeyeceğim yazılardan.
Huzur bul ,daima melekler seni dansa kaldırsın. Ama bak sana öğrettiği gibi dans et ve hep tanrıyı güldür. .....