hepimiz biraz deli, vahşi, cani, katil ve canavarız. ve tüm hepsi potansiyel olarak ruhumuzda ve aklımızda barındırarak bu hayatı yaşıyoruz. seçimlerimiz ve tercihlerimiz ışığında bu açılarımızı açığa çıkartıyoruz. bu bağlamda neden bu kavramları kabul ederek yaşamaya devam etmiyoruz? hep ötekileştirerek kendimizde yokmuş gibi yaşayarak pembe ütopyalar uğruna, kendimizi pamuklara sararak devam ediyoruz ki! oysa bu kavramların hepsi bizim hayatımızın bir virgülü ve hayata devam etmemizi sağlayan bir yapı taşıdır. bu yüzden bu ve bunun türevinde bulunan tüm kötücül gibi gözüken olguları kendi benliğimizle örtüştürerek kendimiz olmaya devam etmeliyiz. çünkü hikayemiz hala devam ediyor. ve hikayelerimiz su gibidir. durağanlaştıkça kirlenir. lakin kendimizi akışın içine yani zamanın çelik mengenesine bıraktığımızda su daima mecrasında akacaktır. ve bu mecraya yine kendi tercihlerimiz bir yön ve yol sunacaktır. bu bağlamda korkularınızla yüzleşin ve hayatı asla ertelemeyin gibi cümleler kurulabileceği gibi sadece elinizde olduğu sürece ve hala virgül atacak zamanınız varken o virgülü atın, hikayenize devam edin. çünkü kimse sizin yerinize hikayenizi tamamlamayacak. buradan hareketle kendiniz için ne istediğinize kendiniz için neyin iyi-kötü olduğunu düşünerek, analiz ederek hayattaki konumunuza devam edin. unutmayın kendi hikayenizin kahramanı olmazsanız kimse size onun yükünü kaldırmaya yardım etmeyecektir. ve kendi hayatınızın kahramanı olmazsanız başkasının ve ötekinin size atfettiği tanım ve manalar üzerine yaşamaya devam edeceksiniz. ve asla kendiniz olmadan hayat denen yolda hep tökezleyecek ve kalkmayı yine başkasının sunağındaki kurban gibi kurtarmasını bekleyecek hatta bıçağın kesmemesini bekleyeceksiniz. peki gerçekten de öyle biri misiniz?