Gün ışığı, ranzanın yanındaki kol saatinden yüzüne yansıyıp seni yeni bir hayata çağırsaydı ne olurdu(n)?

Kendime defalarca sorup her seferinde beni çıkmaza sokan bu durumu biraz seninle paylaşmak istiyorum. Şimdi sen de benimle birlikte çıkmaza mı gireceksin yoksa kendini iyi hissettiren hayatı yakalayabilecek misin?


Ve günaydın. Yeni hayatına hoş geldin. Bu sefer her şey değişti. Seni kötü hislere çeken hiçbir şeyin olmadığı bir hayatta, isteklerinin reddedilmediği bir düzende kendi ütopyanın başkahramanısın.


Yani her şey tıkırında...


Yeni hayatın hoşuna gitti mi? Benim ilk zamanlar gidiyordu fakat biraz düşündüğümde yeni hayatımı, cidden muazzam güzellikte ama aynı tekdüzelikte yaşamak, beni ne zamana kadar iyi hissettirebilirdi: Evet, işte ilk çıkmaz sokağımız ve anladım ki zaten bir çıkmaz sokak bana fazlasıyla yeterliydi. Çabalamadan getirilmiş tüm isteklerin, sana asıl zevki yaşatabilir miydi? Yoksa sana o hazzı sağlayan şey, isteklerin için çabalamak mıydı?


Gün ışığı etkisini hissettirmeye başlıyor.


Ve şimdi tercihin, gözünün kamaşıp açılması mı olurdu? Yoksa o kol saatini hiçbir zaman ranzanın yanına koymamak mı olurdu?