Avrupa’da aydınlanmanın, öze dönüşün ve toplumun özneler olarak ayağa kalkışının bir nevi temelini oluşturan Descartes’ın “Cogito ergo sum”, yani “Düşünüyorum öyleyse varım” çıkışı; insanın varlığının düşünme edimine ve özgürlüğüne bağlı olduğunu ortaya koymuştur. Ancak aydınlanma sonucunda elde edilen aklın özgürlüğü günümüz toplumsalı içinde güce, kalabalıkların tahakkümüne, tüketim kültürüne ve eğlenceye teslim olmuştur. 


Kant, “kalem özgürlüğü” ilkesiyle ifade özgürlüğünün altını çizmiştir. Düşünce, özgürce ifade edilmelidir. Doğru, us konuşmalıdır ve ortaya fikirler koymalıdır. Ancak günümüzde Kant’ın kalem özgürlüğünden bahsedebilir miyiz? Bahsedecek olsak dahi bu özgürlüğü kullanabilecek bir özne ve iradesi söz konusu mudur?


Duyduklarımız, izlediklerimiz ve gördüklerimiz ekseninde oluşan düşüncelere ne kadar bizim diyebiliriz? Hakikat ötesi bir çağ bu. Hakikatin kaybolduğu ve anlamsızlaştığı bir dönem. Simülakrlar ve Simülasyon isimli kitabında Baudrillard, gerçekliğin sonsuz kere kopyalandığı bir çağda yaşadığımızı belirtir. Gerçek, kişilere ve akımlara göre sürekli yeniden üretilirken hakikat, doğru ve sahicilik gibi olgular güce kurban edilmektedir. 


Yazan, çizen ve okuyan bizler ise bubisanat.com gibi nefes alma sahalarında hakikati aramaya çalışıyor, en azından güce kurban edilme sürecinden kaçarak sahici olana tutunmaya çalışıyoruz. Edebi bir kamusal alan oluşturarak güzel ve iyi olanı keşfetmeye çalışmak, aklını dinlendiremeyen ve yalnızlığıyla baş başa kalamayanlar tarafından her daim ötekileştirilmiştir. Sokrates’ten Hypatia’ya, Galileo’dan Nefi’ye kadar tarih bunun örnekleriyle doludur. 


Ötekine karşı beslediği kin ile özne olmaya çalışanlar, hakikat yolculuğunda en azından yolun keyfini çıkartan ve yalnızlığın huzurunu fark etmiş olanları bastırmaya çalışıyor. Unutulmamalıdır ki bastırılan her şey daha da kuvvetlenerek varlığını sürdürmeye devam edecektir ve Freud’un ifadesiyle, “bastırılmış her duygu bambaşka bir surette, ummadığın bir zamanda karşına çıkacaktır.” 



Görsel, Jacques-Louis David'in 1787 "Sokrates'in Ölümü" isimli eseridir.