Şüphesiz ki şiir literatüründen aşkı çıkarsaydık, halihazırda açlıktan ölmek üzere olan tüm şairler en az bir beş kilo daha kaybederlerdi. Süregelen yıllar boyunca aşkın her hali ve her çeşidi, yasağından serbestine, imkansızından zoruna, gencinden yaşlısına, zamansızından yersizine akla gelebilecek her şekilde işlendi. Gururla söyleyebilirim ki şairler aşkı mahvetti, soğan niyetine ekmeğin arasına katıp hapur hupur yediler. Aslında sorun da tam olarak burada.


Yazınsal tüm eserler, bir düşüncenin veya duygunun olabilecek en ham haliyle metalaştırılmasından ibarettir. Şaşırtıcı gelebilir ancak düşünceler ve duygular bir noktada metalaştırılamayacak kadar tükenebilirler. Acemi şairler, aşık oldukları için şiir yazarlar; usta şairler şiir yazmak için aşık olurlar ve onların bu tutumunun yegane sebebi aşkı yani insanın en kuvvetli duygusunu bir nesneye, metaya çevirme bağımlılığını en uç seviyelerde yaşamalarındandır. Üzerinden ekmek yemiyormuşçasına küstahça ileri geri konuşurlar aşk hakkında. "Aşk ölmektir!", ya da "Aşk acı çekmek, kan ağlamak, uçurumlardan yuvarlanmak ve sessizce çekip gitmektir!" hayır. Sanatın kendisi gibi, bu da bir aldatmacadan ibaret. Gözlerinizi boyayan, onlarca psikoloğun katkılarıyla hazırlanmış reklamlardan farksızlar. Her reklam gibi, sanatın kendisi de anlatmak istediği şeyi asla dosdoğru şekilde anlatmaz, anlatamaz çünkü sanat en başında bir süblimasyondur. Bir kabul edilme istenciyle yanıp tutuşur ve tam da bu yüzden dönüşerek varolabilir. Cemal Süreya, Üvercinka'yı yazarak size karısını dövdüğünü unutturabilir hatta bundan haberiniz yoktuysa, yalan söylediğimi düşündürtebilir. Bu benim düşüncelerimin haklı olduğunu kanıtlamaktan öteye geçmez zannımca.


Neden mi?


Çünkü aşk hakkında bildiğiniz hemen her şey bu duyguyu bir nesneye çeviren insanlar tarafından belirlendi. Siz daha aşık olamayacak yaşlardayken çizgi filmlerle, belki masallarla tanıdınız aşkı. Gerçekten tanımadığınız, sadece eserlerini okuduğunuz ve gerçek kişiliğini bilmediğiniz insanların yarattığı şeyler bunlar. Kendilerince en çok sükse yapacak mısraları dudaklarını dişleye dişleye defterlere kazıdılar. Genç ve niteliksiz yazarlar, tutturdukları formülleri tekrar tekrar yazarak ev, araba aldılar. Aşkı daha pazarlanabilir yapabilmek için yıllarca didinip durdular ve siz onları sırf bu eserler yüzünden harika insanlar olarak bellediniz. Üstüne üstlük kendi aşkınızı belki de gizliden gizliye oradaki sahtelikle kıyasladınız. Yukarıda da dediğim gibi, bir süblimasyon olan sanat ve onun doğurduğu "aşk şiirleri" bu sayede bir sektör; bir pazar haline geldi. Tam da bu yüzden, bu insanlar yeni bir aşk bulmak ve üzerine şiir yazmak için yaşadılar çünkü tok kalabilmek için şiir yazmaları onun için de aşık olmaları gerekiyordu. Aralarından yetenekli olanlar kitleleri etkiledi ve istediğini aldı. Bugün baktığınızda sevgililerinize başka adamların, başka kadınların para kazanmak uğruna yazdıkları şiirleri okurken buluyorsunuz kendinizi. Ne kadar kötü, oysa; aşk nedir? Sorusuna cevap verecek tek kişi sizsiniz, çünkü henüz aşktan bir kuruş bile kazanmadınız. Aşk karnınızı hiç doyurmadı, şairler aşkın ne olduğunu sizden iyi bilemez. Biliyormuş gibi davranmalarına ve sizi etkilemelerine de izin vermeyin. Duygularınızın peşinden yürüyüp, aynı bu işten para kazanan adamlar gibi dudaklarınızı dişleye dişleye defteri kazısanız onlardan çok daha güzel yazacaksınız. İçinde ne para hırsı, ne sahtecilik ne de beylik laflar bulunacak çünkü. Karşılığında bir gülücük, bir sarılma, belki bir göz yaşı alacaksınız. Başka birinin yazdığı şiir size bunları verebilir mi? Bence verse bile aynı olmaz. Bir başka adamın bir başka kadına yazdığı şiir, neden bir başka adam tarafından bir başka kadına okunsun ki zaten?


Böyle anlatınca aşk şiirlerinin tümüne karşıymışım gibi geliyor kulağa belki ancak hayır. Ben basmakalıp, mazoşist bir yaklaşımla yazılmış, aşkın insanı öldürmesi gerektiğini düşünen, sevgiliye ona olan hayranlığından değil, daha fazla şiir yazabilmek için akıl almaz yakıştırmalar yaparak ve insanları bu yalana imrendirerek bundan para kazanan esnaflara karşıyım. Karısını döven popüler adamlara, paraya "aşık" genç yazarlara, karşıyım. Sanatlar arasında hakkıyla icra etmesi en zor ve buna rağmen (günümüzde) en niteliksiz olan edebiyatın, bir pazara dönüşmüş olmasına karşıyım ama aynı zamanda bunlar hiç umurumda değil.


Çünkü bu biraz da arz-talep meselesi.


ve insan değiştiremeyeceği şeyleri kabul etmeyi öğrenmeli.


"Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden

En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye"