Bir kadın izne çıkar da geri dönmezse ne olur? İlk olarak kocasının otoritesi yıkılır. İkinci olarak toplum ve düzen tarafından yadırganır: İnsanın başına dert açan ve yerleşik düzene kafa tutan kadınlardan biri miydi? Üçüncü olarak mutlak otorite olan kraldan habersiz bir şekilde yapılan bir eylem olur ki bunu bir kadının yapıyor oluşu konunun ataerkil düzene karşı bir saldırı olarak ele alınmasına ve soruşturmanın derinleşmesine neden olacaktır.


Neval el-Saadavi bu eserde ikili kurguya yer veriyor. Çoğunlukla izne çıkan kadının başına gelenleri okuyoruz ama arka planda kral ve ataerkil düzeni temsil eden sorgu amirlerinin kadının kocasını sorguya almaları ve o sorguda bulunan diğer erkeklerin de kadın hakkında görüşler ileri sürerek Arap dünyasında kadının konumunun ne olduğuna dair okurlara ipuçları vermektedirler.


Kitaptaki en önemli simgeler petrol ve kara, siyah kelimeleridir. Bu üç kelime de 100 defadan fazla kullanılmıştır. Bunların tersi olan beyaz ise (erkeklerin kafalarındaki sarık, erkek egemen sistemde üstün olma durumunu temsil) sadece birkaç defa kullanılmıştır.


Erkek beyaz sarık ile var olurken kadın siyah aba ile yok olmaktadır. Petrolün siyahlığı ile kadının aba ve peçesinin siyahlığı birleşerek kapitalist düzende ataerkil sömürüyü oluşturacaktır. Petrolün denetimi, yönetimi ve tasarrufu erkeklerin elinde, Arap dünyasının ataerkil düzeninde de kadınları kontrol altına alan, işlevsel bir makine olarak gören, emeğini ve bedenini sömüren de yine erkeklerdir. Petrol her ne kadar zenginliğin kaynağı olarak görülse de bunun zenginliğini kapitalist düzenin erkekleri (kral) elde etmektedir. Kadının sömürüsü ile de refahı eline geçiren yine erkeklerdir.


Peki kitapta petrol ve kadının bir araya geldiği nokta nedir?


"Gününü gazete okuyup tembellikle geçiren, kadına durmadan yemek yapmasını emredip her fırsatta onu döven, daha sonra da kadınının başının üstünde taşıttığı petrol küplerini şirkete satarak hayatını sürdüren erkeklerdir bunlar."


İşte kadınlara petrol küpleri taşıtarak maddi kazanç sağlayan, çıkarı küçük olan erkekler kadını sömürürken, kadının taşıdığı petrol küplerinin bedelini ödeyerek satın alan şirketler büyük, çıkarcı erkekleri (petrol krallarını) temsil etmektedir. Kitapta "petrol''e, "siyah''a ve "kara''ya yapılan göndermelerin çokluğu bundandır.


Genel çerçeveyi çizerken kadını ihmal ettik. İzne çıkan kadın bir arkeolog ve tek derdi arkeolojik kazılar yaparak tanrıça heykellerine ulaşabilmektir. Bence kitabın can alıcı noktasını da bu durum oluşturmaktadır. Kitaptaki anlatım bazı yerlerde muğlak olsa da -çeviriden kaynaklı da olabilir. Kitap orijinal dili olan Arapçadan değil İngilizceden çevrilmiştir- taşları yerine oturttuğunuz vakit yapılan tarihsel ve toplumsal gönderimler daha iyi algılanabilmektedir. Arkeoloji ile ilgilenen bir kadın, Mısır gibi bir ülkede geçmişi özleyen bir kadının temsili içindir. Kitapta 46 defa "Tanrıça" kelimesi geçmektedir. Ölüm Tanrıçası Sehmet 14 defa geçmekte; Numu, Nefertiti de adı birden çok geçen diğer tanrıçalardır. Bu kitap için Antik Mısır tarihini de biraz kurcalamak gerekmektedir.


"Palmyra Kraliçesi Zenobia, firavun Hatshepsut, Nefertiti ve tabii Cleopatra, Mısır tarihinin tanınmış kadın yöneticileridir. Bunların yanı sıra Mısır tarihinde kadın vali ve yöneticiler bulunmaktadır. Firavun Hatshepsut’un fresklerinden kadınlığını belirtecek izlerin silinmesi, Hatshepsut’un kadın olduğunun ancak yakın zamanlarda anlaşılabilmesi ise kadınların uğradığı ayrımcılıkla bu güçlü yöneticilerin de karşılaştıklarının göstergesidir (Tulunay, 2006; 76)."


Bu bilgileri bir başka noktaya bağlamak adına alıntıladım. Kitaba dönelim:


"İstekleri hiç bitmiyordu. Bir çocuk gibi, ne kendini doyurabiliyor ne de kendine içecek bir şey alabiliyordu. Kadının kitap açtığını görür görmez bağırıyordu. Sanki kitap, kadınına el uzatan başka bir erkekti. Kitabı yastığın altına sakladı. Adam derin uykuya dalıp, horultusu düzenli olarak yükselip alçalmaya başlayıncaya dek bekleyecekti. Kitabı açtı ve okudu. Tanrıça ananın kızına verdiği buyruklar vardı kitapta."


Neval el-Saadavi'nin kadın eğitimine önem vermesinin başlıca nedeni de ataerkil düzende değersizleştirilen kadının aslında Mısır tarihinde çok önemli bir noktada bulunduğunu ve kadınların geçmiş başarılarının yeniden elde edilmesinin tek yolunun da eğitimden, aydınlanmadan geçmesidir. Kitapta bulunan sembollerden biri de "Tanrıça Ana"dır. Tanrıça Ana katledilince rejim değişti ve ataerkil düzen galip geldi. Siyasi güç olarak erkeğe denk gelen kadından, köleleşen ve bu kölelik erkeklerin dini istedikleri gibi yorumlaması ve bu yorumu baskı, şiddetle uygulamalarından doğmaktadır. Özü itibariyle İslam dini kadını bir kara elbise içine hapseden bir din değildir. Lakin mükemmel bir şekilde işleyen ataerkil düzen kadının varlığını yavaş yavaş yok edecek (Yukarıdaki alıntıya göz atın: Firavun Hatshepsut’un fresklerinden kadınlığını belirtecek izlerin silinmesi...) ve onu şu son durumuna getirecektir:


“Geldiğimden beri hiç para almadım.”

“Seni himaye etmiş olmam yetmez mi?”

Dikkatlice, “seni himaye etmiş olmam” ifadesini dinledi. Şişmiş gözleri büyüdü.

"Ben, bütün gün ve gecenin bir kısmı çalışıyorum. Ücretimi kim ödüyor?”

“Emeğinin karşılığını Allah öder.”

“Allah mı? Ne diyorsun sen be adam?”