Evet, Nietzsche ile tanışmam bu cümle ile olmuştu: Tanrı öldü.


Kitap her ne kadar kurgusal olarak dizayn edilse de tamamıyla gerçekçi olaylar çevresinde şekillenmekte. Öyle ki Nietzsche’yi tanımanın ilk adımı olarak önerilebilecek seviyede bilgilendirici ögeler barındırmakta. 


Öncelikle yazar Yalom’un daha önce okuduğum eserleri üzerinden yola çıkarak, bu kitabı daha da kuvvetli hale getiren bilimsel temelden bahsetmem gerekir. 


Yazar, Annem ve Hayatın Anlamı kitabında kendi psikanaliz deneyimlerini aktararak kişi bunalımlarını ve nevrozlarını konu edinmektedir. Tam da bu noktada Nietzsche’nin felsefi sancılarını anlamak adına mükemmel bir önayak olduğu söylenebilir. 


Güneşe Bakmak Ölümle Yüzleşmek kitabında ise ölümü, güneşe bakmaya benzeterek ölüm korkusunun psikolojik analizini yapmıştır. Çok kısaca şöyle özetlenebilir ki; ölümü, güneşin var olduğunu bile bile bakılamaması yönünden bir somutlamaya tabi tutmuş. 


Ölüm Korkusunu Yenmek kitabında ise yine bu minvalde daha kısa bir çözümleme getirmiş bulunmakta.


Asıl kitabımıza gelecek olursak psikoloji-felsefe severlerine kesinlikle öneririm. Öyle ki, kitabı okuyunca görülecektir ki Freud’dan Weber’e birçok ünlü Alman düşünüre değinerek görüşleri bizimle paylaşılmış ve kurgu ile ilintili hale getirilmiş durumda. 


Nietzsche’yi daha önce okuyanlar iyi bilirler ki o, yıllar boyunca hem fiziki hem de ruhsal acılarla savaşarak nihilist bir felsefe kurmuştur. Ve çektiği acıların felsefesi üzerindeki tesiri de tartışmasızdır. Düşünceleri ve aforizmaları hâlâ dillerde dolaşmakta. 

Öz ablası tarafından uğradığı ihanet ise acılarını perçinlemiştir. 


Tüm bu bilgiler ışığında Yalom, Bruer’i acılı filozofumuzun karşısına çıkarmakta. Bruer bir yandan tedaviyle uğraşırken öte yandan Nietzsche’yi tanımakta. 

Nietzsche’nin dağınık notları, düşünceleri, kitapları... 

Ve en önemlisi biricik aşkı Lou Salome...


Salome karakteri gerçekte de “sapyo-seksüel” bir karaktere sahip. Bilgi ve felsefeyi her değerin önünde tutarak bilim adamlarıyla ve filozoflarla aşklara düşüp kalkmıştır. Lakin Nietzsche’nin sancılı bir aşka düşeceğini öngörememişti belki de. Nietzsche’nin en büyük kırılma noktası belki de bu aşk olmuştur. Salome’un, her erkeğin etkileneceği bir tarza sahip olduğu söylenir. Kelimenin tam anlamıyla güçlü bir kadın. Dişiliğin verdiği tüm tarihsel ve tabii gücü kullanarak erkekleri yönlendirmesini iyi bilen bir kadın. Salome’nin karakterinin bana düşündürdüğü şey “erkek zihniyetinin aslında ne kadar da aciz ve acınası” olduğudur. 


Karakterler üzerinden yaptığım tüm değerlendirmeler sonucunda Nietzsche Ağladığında kitabı için şunları söyleyebilirim: 

Yalom, tüm felsefi ve psikolojik bilgisini kullanarak mükemmel bir kurgu yaratmıştır. Zira romanda geçen her karakterin hem teorik hem de gündelik yaşamı irdelenerek ustaca işlenip kendine bir yer bulmuştur. 


Heybemde kitap üzerine söylenebilecek daha binlerce cümle var fakat bunlar diyalogların konusunu oluşturmalı. O yüzdendir ki yazımı burada noktalıyorum.


Edebiyatın sevimli eli tarafından okşanıp, felsefenin sert tokatını yemek isteyen herkese tavsiye ve arz edilir.