KİRPİNİN ÖCÜ
Şimdi ölü bir kirpiyim.
*
Yüzeyi dikenlerle kaplatan, dışa çekerken döndüren gözümü en derine sen oluyorsun. Bir kez yakmıştın beni, bir kumsalın ürkünç gecesinde. Eziyetçi tanıklığın, tutuşan dikenlerimin çığlığını gömmüştü küle. Kısık gözkapakların yeterince örtmüyordu parıltısını gözlerinin, az aralığından hazzını izliyordum yanadurarak. Duymuyordun denize ulaşmaya yalvardığını tinimin, öte kıyılara, tuttuğun ve yok ettiğin oluyordu, sen oluyordun. Sonsuz tiksintin her yalımın canavarlığına güç ekliyordu; benim yanarak özgürleşecek sınırlarıma ise meleksilik.
*
Önceleri, senin çektiklerinle, acılarımı yendiğime inanmıştım. Ah! Sonra, yanılgının anlaşılmasıyla, özkıyım dilendi bir şenlik yerine. Teslim oldum yalnızca göğün ve suyun her zaman varolacağını bilmeye. İşkencen tüketilen otlarla, çam pürçükleriyle artarak muştuluyordu yaklaşan özgürlüğü. Arzuyla sunuyordum o zaman, ateşten başka hiçbir şeyin ulaşamadığı derimi. Zorba bir tansıktı bu; nasıl da açığa çıkışı karşıtlığın! Açgözlü dokunmayı yakarak silmeyi seçiyordum, sense onu hep baştan yazmayı. Sevgilerin yetişemeyeceği gerçeği serinletiyordu yanan bedenimi, seninse yanına varamadığın acın katlanıyordu, bahsedemediğin zevkine koşut!
*
Zaman; tavuğun boynunun her devimiyle uçuşturduğu anlar, denize kaydı senin yönetken ellerinden ve benim sıfır dokumdan. Eril-dişi suyun kardeşi olduğuma diretirken ben, tenin adsız olduğuna; hiçliği kusan uzaklıklar yazgımdı ve öğrettiler hoşnutluğu, yaşamdan sıyrılarak gizleri. Büzüldükçe içkinlik kabuğumda, aşıyordum kötücül yakınlıkların niyetlerini, dolaylı elde edişleri, süreye yayılmış saklı yol izlemeleri, sayrı tarihine tutsak hınzır önerilerini.
*
Ölü bir kirpi oluyordum, dikenleri yıldızlar ve yalnızlıkla kıvrılan. Soyumun küskünlüğünü hazırlıyordum, bir kez daha oralarda gezinmeyecek olan kardeşlerimin iyicil adımlarını, daha şimdiden saptırıyordum. Sen de ölüyordun ön-bilisinde, ağlatıyla giyinecek sonuçları.
*
Şimdi ölü bir kirpiyim.
*
Sen, ölü bir insan.
*
Eylül, 1981