kendi pilemin katili olmuşum habersiz

tüyemiyorum bu kez, nasipsizliğim merkûz bağrımdan ezrime

içimin avlusuna küf bozması bir mâtemhâne kurulmuş

duvarlarından sarkan halezonlarlarla lanetlenmişim

aslında önce benim göğsümden geçmiş habersiz

hükmünle içimde tepinen sonbahar yarabbi

hükmünle uzayan ücram, azfarımdan toplanan kök yangınım

aslında önce benim içimden geçmiş

izliyorken bizi saçlardan akan ferhaş ve kof

söküleceği kabuğumun beşeremden, soluksuz bir aşk için defaatle


ben toprakmışım, insan olmuşum

utancı, kaçışı ve çoşkusuyla

dalları toprağa, kökleri göğe uzayan bir zeytin ağacından, kelimelere fışkırarak

sonra serilmişim en durgun sulara

girebilsin diye koynumdan içeri tüm sevgi açı nilüferler


ışık kalmamış, ay kalmamış, gök kalmamış şimdi, aşk kalmamış

devirilenler ve devşirilenlerle kurulmuş olunca yürek çadırları

birbirine kenetlenen sorularımız, birbirini boğazlamış

ses kalmamış, koku kalmamış

ben kalmamışım

o kalmamış.