Arkasını dönüp baktığında bir şey göremedi. Oysa ne çok şey bulabileceğini umarak dönmüştü geçmişine. Yaşadıklarını, yaşayamadıklarını, var olma çabalarını, zaman zaman arkasına sığındığı bütün benliklerini, sahip olduğunu düşündüğü ama hiçbir zaman sahip olamadıklarını bulma arzusuyla dönmüştü... Bütün ruhu bu arzunun içinde yanıyordu. Ah! Hem de ne yanmak. Sanki yangının dumanı yedi katlı semadan aşıyor, bütün varlığı küllerine boğuyordu da gözler bu yangını ama oluyor göremiyor, kulaklar sağır kesilip acısının, çaresizliğinin sesini duyamıyordu. İşte o an bütün görüşlere, duyuşlara, hissedişlere isyan ediyordu. Bu kadar çaresiz bırakılıp, yabana atıldığını görünce ruhuna ilmek ilmek yaralar işleniyordu. Şeytanın Tanrı’ya isyanı gibi o da yok olmakla var olmanın birliğine isyan ediyordu. Tanrı’nın huzurundan kovulan şeytan gibi o da kendini, kendi ruhundan kovuyordu. Evsiz yurtsuz kaldığını görünce şaşkına dönüyordu. Yerleştiği her yerden kökü kazınıyordu da kazına kazına çırılçıplak bırakılıyordu. Oysa kalın kalın elbiseler giydirmişti köklerine, sarıp sarmalamıştı. Her gün biraz daha emindi biraz daha güven duyuyordu onlara.

Ne çok şey bulabileceğini umarak dönmüştü arkasına. Oysa unutmuştu. Hep de unuturdu zaten isminin gereği. Arkası da önü de birdi. Arkasına döndüğünde önü; önüne döndüğünde arkası sürekli kucağına konuyordu. Fark etmiyor her ikisini de ayrı ayrı zamanlara arıyordu. Öyle ya zaten zamanı da geçiyor sanıyordu. Aslında zaman değil hep kendi geçiyordu. Kendisi; olandan, olmayandan, vardan, yoktan, sandıklarından geçiyordu. Hem de bunların hiçbirine değmeden ve belki değemeden...

Anlayacaktı nasıl olsa dünüyle, bugünün, geçmişiyle, gelmesini beklediğinin aynı anın esirleri olduklarını; kurtulmayı beklediklerini ama hiç seslerini duyuramadıklarını… Ve bir gün anlayacaktı var etmeye çalıştıklarının onu nasıl yok ettiğini. Belki varken savaş verdiği yoklukla, yoklukta barışacaktı. Kaybetmekle kazandığı en şanlı ve son zaferi olacaktı. Tüm nişanlarını takıp omzuna ince bir tebessümle yoluna devam edecekti. Hep gölgesini gerçek sanan insan bu sefer gerçeğiyle yüzleşecekti.