gerçi sessiz ve kendi halinde bir yaraydım, biliyorum,
ve onlar çekip giden taraftalardı.
ne zaman biraz kımıldamaya yeltensem, bu bile
onların yanına bir kulaçtan başka bir şey olmuyordu.
sonra ben vazgeçiyordum,
içimde dolanıp durmayı bile bırakıyordum.
ama bir suçluluk saçımın kırık tellerinden parmak uçlarıma yayılıp duruyor,
ben bir felakatten başka neyim?
bir derde ne zaman ağıt denir?
o yüksek şimdiye kadar bildiğim göğün örtüsünü kim çekip aldı?
sizi vurmak için ayağa kalktım, sonra yine oturdum.
biri beni karşıya geçirsin,
bu kurumuş ağaçların gölgelerinden kurtulayım,
serin bir suyla varayım kabul olacaksam-
bir kayık yapacak kadar güçlü ve korkusuz bir el'i düşlemeyi de bırakayım ya da.
nerede diye soruyorum,
o el
nerede
ama biliyorum
olmadığını.
sadece-
duymak istiyorum,
çünkü bazen duymak zorunda kalırız.
bir genç olarak ölmek istedim,
madem hiçbiri olmayacaksa-
manzaralı bir yerde yanayım bari,
yalnız bırakıp gideyim şu önümde bekleyen günleri,
bir felakette olsam durup anlatayım.