Ona:
Yanılgılar...
İşte ben bugün tüm yanılgılarımı fark ettim. Sana karşı hislerim hep çelişkiliydi. Uzakta acıtır, yakında iyileştirirdi. Bunun bir hastalık olduğunu düşünmeye başlamıştım. Değilmiş. Benim eksiğim senden uzak olmakmış, henüz öğrendim. Sorun asla sende değilmiş, zaten olamazdı da. Sorun mesafelermiş, duvarlarmış, çekingenlikmiş, sessizlikmiş. Sen hep oradaymışsın ve sana ulaşamayan benmişim. Bunu nasıl düşünemedim? Senin kusursuz olduğunu nasıl hesaba katmamışım? Geç oldu ama fark ettim.
Beni hatırla demiştim, unuttuğunu sanmıştım, bunda da yanılmışım. Hem de bu öyle bir yanılgıymış ki sana karşı şaşkınlığımı gizleyemedim. Çok garipti, ilk kez onca ruh içinde sen de beni gördün, bu anın yaşanabileceğini hayallerime bile sığdıramazdım. Nasıl içten, nasıl gönülden yaklaştın bana. Rüya gibi... Benim onu sevmemin nasıl bir mucize olduğunu bilmiyor.* demiştim senin için. Ah benim çocuk aklım, yine yanılmış. Ne kadar gizlemeye çalışsam da belli etmişim sana olan sevgimin yüreğimi doldurduğunu. Nasıl da incelikle söyledin şaşırdığını bana. İnan ben de çok şaşkınım. Hem sana olan hislerime hem de senin bana olan tepkilerine.
Teşekkür ederim. Çünkü artık sende de bir ben var. Belki bendeki sen gibi değil ama var olması bile mucizelerin en güzeli. Teşekkür ederim beni gördüğün ve var ettiğin için. Bu paha biçilemez. En kıymetli yanı da bu hissi bana bilmeden tattırman. İşte sen bilmeden bir yabancının bahçesinde çiçekler açtıransın...
Okuyana:
Duygular sözlere dökülmeden de anlam kazanır mı? Sözle söylendiğinde mi daha gerçektir gözle görüldüğünde mi?
"Bahçemde açılmaz seni görmezse çiçekler,
Sahil seni rüzgar seni akşam seni bekler,
Gelmezsen eğer mevsimi nerden bilecekler?
Sahil seni rüzgar seni akşam seni bekler..."
*Ali Lidar, Tesirsiz Parçalar 181