Ben ve kardeşlerim, yaz güneşinden biraz da olsa korunmak için gölgelikte yatıyorduk, kaç gündür yağmur yağmadığı için bayağı susamıştık. Babamız olacak pezevenk bizim bir üstümüzdeki çatı çıkıntısında, etrafı kolaçan ediyordu diğer ailelerdekiler gelip bizim mekanı kapmasın diye. Annem ise gidip bize yiyecek bir şeyler buluyordu. Dişlerimiz hâlâ keskin olmadığı için ağzından çiğneyip bize veriyordu. Bana göre pek hoş bir davranış değil ama doğamız bu, fazla bir seçeneğimiz yok. Neyse konuyu fazla karıştırmadan size ondan bahsedeceğim. Onu ilk gördüğümüzde feleğimiz şaştı gerçekten, kocaman bir şeydi, bir tür canavar diyebilirim. Büyüklük açısından canavar diyorum yoksa öyle korkunç dişleri falan yoktu, ağzı bile yoktu diyebilirim ama burnunun altında bir boşluk vardı; bazen beyaz, küçük küçük taşlar görüyorduk içinde. Kafasının kenarında ise iki tane çıkıntı vardı; ayakları upuzundu, bizimki gibi perdeli değil. Nedense ayakları maviydi, mavi ayak mı olur demeyin turuncu oluyor da mavi niye olmasın, gerçi bizimki hâlâ siyah, tırnaklarımız ufacık; kolları ise bacakları gibi uzundu, ne kadar uzundu bilemem gerçekten ama bazen birleştirip ellerini havaya kaldırıyordu; o zaman şok oluyorduk, hemen kaçıyorduk oradan. Bunların dışında tüyleri yoktu, sadece kafasının üstünde biraz vardı o kadar, o da bizim gibi uçamıyor sanırım çünkü hiç havalandığını görmedim. Annem gerçekten iyi bir uçucudur, gri kanatlarını açınca kanat uçlarına doğru çok tatlı bir siyahlık var, göğsü kar gibi beyaz. Gerçi babamın da göğsü beyaz ama zayıf, çelimsiz bir şey o. Bak yine konuyu dağıtıyorum, affedin beni. Onun iki tane gözü vardı ama bizi ne kadar gördüğünü anlamıyorduk, sadece hareketlenme olunca bir şeyleri fark ediyorduk. Bir gün bize su getirdi, serin ve temiz bir şeydi. Bayağı hoşumuza gitti açıkçası ama ona hiç yanaşmıyorduk. Birazını içtik, gerisi ile kendimizi serinlettik. Daha sonraları bu su getirmeler sıklaştı, neredeyse her gün getiriyordu. Bir gün yanlışlıkla su koyduğu cam kavanozu kırdık. Dandik bir şeydi sanırım, yoksa yüksekten falan düşürmedik. O ise camları topladı, yeni bir kavanoz getirdi. Tabii biz hâlâ ondan korkuyoruz, yine de anlaşıyoruz diyebilirim. Çünkü su olmayınca kafası şişene kadar bağırıyoruz, dayanamıyor gidip su getiriyor. Bilirsiniz, bir tür şartlandırma sağladık. Bağırınca su istediğimizi biliyor artık, Pablo’nun köpeği gibi. Annem onun hakkında bizi sık sık uyarıyor, fazla yaklaşmamamızı söylüyor, eğer iyi biri olsaydı o da bizim gibi gökyüzünde olurdu diyor, cezalandırıldığı için yeryüzünde diyor. Ben buna gayet inandım açıkçası çünkü böcekler de cezalandırılmış olduğu için yeryüzünde ama şu sinekleri anlamıyorum, tam pislik oldukları halde nasıl uçabiliyorlar; işte bunu aklım almıyor. Neyse yeter bu kadar yazmak, ben gideyim de biraz uçma egzersizi yapayım, yoksa tepetaklak aşağıya düşerim.


Not: Neden babama pezevenk dediğimi merak ediyorsanız şöyle açıklayayım: Bir gün o bize yiyecek bir şeyler getirdi, yiyelim hemen dedik, babam açgözlülük yaptı, yiyeceğe atıldı, kardeşime çarptı, o da çatıdan aşağıya düştü. Birkaç saat ortalıklarda görülmedi, tabii sonra o gidip kardeşimi tekrar getirdi. Yanımıza bıraktı. Kardeşime ne olduğunu sorduğumda şöyle dedi: ‘’Vallahi ben tam ağzıma bir şey atacağım ki bir baktım biri bana çarptı, sonra 'Lan, düşüyorum lan!' dedim, bayağı bağırdım, annem son anda gördü beni ama yetişemedi, aşağıya kadar kanat çırpıp düştüm, sonra aşağıda onun gibi bir sürü vardı. Hiçbiri de uçamıyordu, etrafımda koşturup duruyorlardı. Ben ise ağzımı açıp korkutmaya çalışıyordum o günahkarları. Sonra onu gördüm, hiç korkmadan bana doğru geliyordu. Bayağı koşturdum onu ama peşimi bırakmadı, bir ara az kalsın uçuyordum, yokuşla hızımı alıp kanatlandım, ağaca kondum ama tutunamadım. Düştüm, aşağıda benden biraz büyük, dört ayaklı garip bir şey gördüm. Şu annemin sürekli kavga ediyoruz dediği şeylerden biriydi sanırım. Sonra o şey ile o gelip beni köşeye sıkıştırdılar. Beni yakaladı, bayağı ısırdım ama çelikten yapılmış gibi hiç ses etmedi. Sonra beni geri buraya getirdi işte.’’ İşte bunun için pezevenk diyoruz babama.