üzerinde İstanbul’un tozu olan üzüm tanesi,

böyle bir şahsiyetin varlığı aklımı bulandırıyor.


üzerinde İstanbul’un tozu olan üzüm tanesi,

gözlerinden çağlayan zariflik ırmakları


üzerinde İstanbul’un tozu olan üzüm tanesi,

seyre daldığımda o şair hallerini, ellerini, 

bir kor ki kaynar içimde, tutmaz beni aklı yerinde


üzerinde İstanbul’un tozu olan üzüm tanesi,

gençliğin azalmış, düşmüş saçlarına yaşanmışlıkların akı,


üzerinde İstanbul’un tozu olan üzüm tanesi,

hepsini teker teker sevip, hatırlatasım var asıllarını


üzerinde İstanbul’un tozu olan üzüm tanesi,

şimdi tüm şehir yabancı bana, tüm yollar taşlı, 


üzerinde İstanbul’un tozu olan üzüm tanesi,

marifet değilmiş yanında olmak, gideceğin başından belli


üzerinde İstanbul’un tozu olan üzüm tanesi,

olanaksızlıklar dairesinde dilsiz umudumun çırpınışı,


üzerinde İstanbul’un tozu olan üzüm tanesi, 

bileklerim zincirlenmiş, açılmaya yok niyeti, dokundurmuyorlar ne tertemiz ruhuna, ne bedenine.


üzerinde İstanbul’un tozu olan üzüm tanesi, 

rüyamda yazdığım şiir mısraları, senin okumanla başlar, bitirdiğinde düşer manaları


üzerinde İstanbul’un tozu olan üzüm tanesi, 

hangi dilde çekiyorum hasretini, bilemiyorum ama,

hiçbir ülkede çekemiyorum memleket kokunu


üzerinde İstanbul’un tozu olan üzüm tanesi, 

mevcudiyetinin içerimde yarattığı çığ, döküp duruyor karlarını, yangınlarıma, gariptir ki söndüremiyor.


üzerinde İstanbul’un tozu olan üzüm tanesi, 

yıkasak geçer mi o tozlar, zira yakınınca geçmiyor.