Öğretmen... Üç hece, tek kelime. Sahi neydi öğretmen? İlkokulda sınıf anketlerinde büyüyünce ne olmak istiyorsunuz sorusunun kaç kişide cevabıydı acaba? Ya da kaç kişide hayallerin en başını çekiyordu? Hatırlıyorum da ben o anketlere hep öğretmenin hoca versiyonunu yazardım. Üniversitedekilere hoca dedikleri içindi galiba öyle yazışım.


Şimdi şöyle bir düşünelim istiyorum. Öğretmen denince aklımıza ne geliyor? Benim aklıma okul denen esrarengiz laboratuvarın büyüleyici üstadı, elinde madenlerin som altına dönüşebildiği usta, hayatla benliğimiz arasındaki köprü, doğallığın ve sıcaklığın sembolü, sevgi ve şefkat timsali, bilginin ana kaynağı, nezaketin ufku, bütün zorluklara rağmen gülümsemenin mihengi. Amma da çok şey geldi aklına dediğinizi duyar gibiyim. Bir öğretmen kızı olduğumdan olsa gerek. Asla babama torpil çekmiyorum bunları yazarken.


Bilmeliyiz ki eğitim ve öğretim gönüllülük esasına dayanan bir tasarruftur. Bu tasarrufun bilerek ve bilenler tarafından yapılması insan şahsiyetindeki ilahi elementlerin zedelenmemesi açısından önemlidir. Bu tasarrufu -bildiğimiz gibi- öğretmen yapmaktadır. Öğretmen bir gönül pınarıdır. Daima ileri doğru akar. Çevresine güzellik saçar, ferahlık verir. Bütün çırpınışı hep daha ileriye öğrenciler taşımak içindir. Cehaleti yıkmak, parıldayan güne kavuşmak hedefi olmalıdır. Bir toplumun yaşaması, milli ve manevi benliğini bilmesine bağlıdır. Nesillere bu şuuru aşılayan öğretmenlerdir. Bu yüzden de kendini tüketerek etrafını aydınlatan mum, tahammülü seven idealci görevini alır.


"Her an muhtaç olduğumuz doktor, gerçeğin ve idealin üstadıdır." demişti babam öğretmen için. "Baba, sen şimdi hem doktor hem öğretmen nasıl oluyorsun?" sorum karşısında babamın güldüğünü hatırlıyorum. Yeri doldurulamaz öğretici, eserine kıymet biçilemeyen varlık, aydınlık geleceğe bengisu olan fedakar varlık... Bu varlığa öğretmenler gününde çorap aldığınızı düşünün. Komik ama gerçek, ben çorap almıştım.


Öğretmenin sanatı, varoluş gayesine uygun olarak insan fikrini geliştirmek, davranış ve duygularının tanzimi, fikir ve düşüncede söz ve fiile doğru yolu gösterme, dünyada mesut olacak iyi insan yetiştirme sanatı olmalıdır. Erdemin taşıyıcısı, kişiliğimizin sanatkarı ve gerçek dünyamızın mimarıdır. Bilginin adresi olmuş hep aradığımızda. Eli öpülesi bir varlıkmış oysa. Bu yüce görevi üstlenen öğretmenin her türlü bilgiyi bilme, uygulama, ifade etme becerisinin olması gerekmektedir. Günümüzde öğretmen; diplomalı ev hanımı ya da diplomalı ev reisi olmuş durumda. Atama bekleyen onlarcası da cabası... Oysa hepsi sevgi bahçıvanı ve alçak gönüllüdür. Göründüğü gibi olup olduğu gibi görünür. Hatırlarım da "Nigar Öğretmen olduğu gibi görünmüyor anne, onun saçları aslında siyah," demiştim bir keresinde. Dünyanın en büyük sorumluluğuna sahip insan, bütün büyük insanları yetiştirendir. Şimdi büyük bir insanım deyip kendimi övmek istemiyorum ama şunu belirtmeliyim ki öğretmenim ve nasihatleri sayesinde ilkokulda sınıf anketlerine verdiğim cevabın gerçekleşmesine aylar kaldı.


Her türlü zorluğa rağmen beni cehalet, esaret ve kötülükten uzak tutan o kutsal varlığa sonsuz sevgi ve saygı duyarım. Milyonlar kere de minnettarım.