Gökyüzü sonunda maviye bıraktı lacivertliğini. Güneşin yaklaştığını hissedebiliyorum. Ala’nın alarmı çalıyor. Sonunda resmi olarak makul bir sabah saatine varabildik. Çok yol katettik, ama sonunda başardık. Araba sesleri artıyor. Ve kornalar. Şehrin bu alıştığımız gürültüsü beni güvende hissettiriyor. Gün hiç aymayacak sandım çok uzun bir süre. Neyse ki gökyüzünün rengi o kadar açılıyor ki, günün yavaşça ayabildiğine ikna oluyorum. Hem kuşlar da ötmeye başladı. Ala uyansın diye bekliyorum. Evden beraber çıkarız. Artık eskisi gibi toplanamıyoruz ailecek. Belki bir daha hiç toplanamayız. Gökyüzüne şu an beyaz bile denebilir. Güneş inanılmaz üşengeç bir yıldız. Özellikle de kışları. Çıkmak bilmiyor. Ama kim yüklemiş ki bu sorumluluğu ona. Biraz da güneşi dinlemek lazım. Bazı aşamadığı korkuları olabilir. Ruhsal da bazı sıkıntılar. Canlılar ona bu kadar muhtaçken, sordunuz mu güneşe; güneş olmak istemiş mi gerçekten. Ala uyanma sesleri çıkarıyor. Mutluyum. Kalkayım da ona bir kahve yapayım.