Bir bayırdan aşağı yuvarlandım.

Ninemin türküleriyle can bulduğum köyüme yatırdım babamı.

Geçmiş, artık geçmeyen bir yaradır içimde.


Acıların eş değil, kardeş olduğu bir diyarda yaşıyorum.

Aynı ağrıları damarlarında taşıyan yüzlerce insan biliyorum.

Çocuk olmak ne güzeldi eskiden.

Gamsızca zıplamak kaldırım taşları arasında. 

Babam sağdı o zamanlar,

Annem diri, abilerim serseriydi.

Şimdinin serserileri gibi de değil...

Mahallenin ağır abileri...

Sanki kocaman kanatları vardı korurlardı bizim semti.

Eskiden kambur da değildim, omurgam dikti. 

Sürtünmezdi ayaklarım yere, adımlarım göğü inletirdi.

Büyümenin yorgun acısını taşıyorum şimdi.

Öyle ağır öyle keskin ki, büyüdükçe büküldü belim. 

Ben artık yetimim.

Bundan gayrısında söylenecek söz yok zaten...

Yetimlerin sözleri hep eksiktir.


Ben şimdi gecenin kör saatinde,

Babamın balkonunda, babamın sandalyesine oturmuş,

Yanımdaki sehpada bir top fesleğenle öylece boşluğa bakıyorum.

İçime içime akıyor gözyaşlarım,

Dışıma aksa yanacağım. 


Geçer mi bu acı Allah'ım?

Geçmezse öleceğim. 


Sahi? Ölmek güzeldir şimdi..

Ilık bir yaz akşamı gibidir ölmek,

Omzuma atılan şal gibi,

Yıldızlarla dolu bir memlekette, gece uykusuzluğu gibidir ölmek...

Ölmek güzel olmasaydı babam hiç nar çiçeğini bırakıp gider miydi?

Ah ölmek ne güzeldir şimdi...