"Yaşarken herkes, en az birini öldürürmüş" diye yazıyorum defterime; öldürdüklerimi düşünerek. Abartmışım biraz. Zorla miras kalıyor bazı şeyler.
Peki, bir adam kaç defa ölür?
Benim babam kaç defa öldürülür?
Aksilik bu ya, hikayesi mutlu başlamış babamın. Bir masal kitabının içinde doğmuş sanki. Varlıklı bir ailede, sevgi dolu kucaklarda, pamuklara sarılı büyümüş. "Sen bir prenssin, büyüyünce kral olacaksın!" diyen ninniler uykularını süslemiş. Büyüyünce çok arayacakmış bu uykuları... Bir yandan anası kabartmış yastığını, bir yandan dadısı. Yastıklar kabardıkça göklere ulaşmış boyu. Aşağıdakilere bakmak istemiş ama korku buna izin vermemiş. Korkuyla ilk o zaman tanışmış titreyen dizlerinde, çırpınan yüreğinde. Ne annesine diyebilmiş ne dadısına. "Olsun!" demiş kendine, "ben de hiç inmem aşağı."
İndirmişler... Henüz lise çağlarında, en yakın arkadaşlarını bir bir indirmişler yere. Kiminin etlerini koparmışlar lime lime, kiminin ıslak bedeninden geçirmişler cereyanı.
Yanıp sönen lambalar, açılıp kapanan kapılar, kesilen nefesler, duran kalpler, resmi araçlar, kuyular, dolup taşan lağımlar, bekleyen anneler, soğuk zincirler, izmarit denizinde boğulan babalar, siren sesleri, siren sesleri, yağlı ipler, kablolar, ayak sesleri, rutubetli karanlıklar, ardında kırmızı izler bırakarak sürüklenen gencecik bedenler, sabah ilk iş üzeri kapatılan duvara yazılı harfler, yüreğinin ritmi kulaklarında sırasını beklemeler, kan kokusu, sidik kokusu, hepsine karışmış irin kokusu...
Hep yalancı bir siren sesiyle bölünmüş prens uykuları. O gün bugün de ses olmayan odalarda, hayır olamayacak rüyalara bile dalamamış. Demiş ki, "Vursalardı. Keşke beni de arkadaşlarım gibi vursalardı. Korku yerine zehir salsalardı damarlarıma. Bir kere öldürselerdi keşke. Böyle her gün ölmek zorunda kalmazdım."
Ne dal verebilmiş hayata ne de budak kalmış geriye. Kimseler tutunamamış koca gövdesine. Bir tek benim için, gölgesinden salıncak kurmuş, son bir nefes üflemiş havalanayım diye. Biliyor ki bir kez havalandı mı salıncak, insan kendi kendine sallanır gönlünce. Bu sefer de korkuyor, 'Gölgeden salıncak duracak. Ne ben tekrar sallayacağım, ne de kızım sallanacak.'
Korkma baba! Sen yaşadıkça gölgen bana hep salıncak...
İnsanoğlu masalları hep mutlu sonla bitirmiş. Peki çocukların aklını mutlu masallarla çelmek miymiş yanlış olan, yoksa mutlu başlayan hikayeleri acı ile bitirmek mi?