Annemin arkasına koyduğum yastıkla birlikte "Rahat mısın?" diye sordum. Bana cevap veremezdi, konuşamazdı veya hareket edemezdi ama gözlerime baktığında anlıyordum onu.

Annem; ben on iki yaşından beri makinelere bağlı, ölü bir bedenin içindeydi. Tedavisi olduğunu söyleyen doktorlara karşı sadece susmakla yetindim çünkü benim bu tedaviyi karşılayacak bir gücüm yoktu.

Babam ise... Onu hatırlamıyordum. Ne anılarımda ne de hayatımda hiçbir zaman olmamıştı.

Yanda duran eldivenlerimi elime geçirdim. Ceketimi giydiğimde doktor girmişti içeri. Annemi kontrol ettikten sonra bana döndü.

"Daha fazla nefes alabileceğini sanmıyorum Buket. Tedavi olmazsa fişini çekmeliyiz."

Derin bir nefes aldığımda anneme baktım. Gülümsedim ona. Üzgün değildim. Uzun zamandır onsuz bir hayat sürüyordum zaten ama onunla birlikte olmayı dilerdim.

Hastaneden çıktığımda bir banka oturdum. Sessizce etrafı seyrettim. O sırada telefonuma mesaj gelmişti. Telefonumu çıkarıp mesaja baktım.

"Ölüm çiçeğim olmak ister misin? Seninle çok eğleneceğiz.

Finalinde sizi milyoner edecek bir oyuna ne dersiniz? Hayatınızı değiştirmeye cesaret edebilir misiniz? Cevabınız evet ise lütfen bize ulaşın... Sizin gibi oyuncuları kaybetmek istemiyoruz."

Alayla gülüp mesajı okumayı bıraktım. Dolandırmak için çok anlaşılır bir taktik değil mi bu? Biraz daha gelişmeliler.

Bir mesaj daha geldi telefona.

"Dolandırıcı olduğumuzu düşünmen kırıcı..."

Mesajı okuduğum an kaşlarım çatıldı. Ayağa kalktığımda etrafa baktım. Kimdi bunlar?

"Bu oyunun sahibi."

Bir mesaj daha... Gittikçe korkutucu olmaya başlayan bu mesajları görmezden gelecektim sadece.

"Çok şey kaybedeceksin ölüm çiçeğim..."

Son mesajdan sonra küfür mırıldanıp numarayı aradım. Bir kaç saniye bekledikten sonra açılmıştı.

"Kimsiniz bilmiyorum ama..."

"Bizi aradığın için teşekkür ederiz. Size gönderilen linke tıklayıp oyunumuza kayıt olabilirsiniz. İyi günler."

Kapanmıştı. Bunlar benimle dalga mı geçiyorlardı? Oyunlarına tabii ki kayıt olmayacaktım. Link geldiğinde direkt mesajı sildim. Hastaneye geri dönecek iken telefon çaldı. Bilinmeyen bir numaraydı. Açtım.

"Alo?"

"Neden o eldivenleri takıyorsun Buket?"

Ellerimdeki eldivene baktım. Yabancı sese karşı "Kimsiniz?" dedim.

"Sana anılarını geri verecek kişi..." dedi ve benim bir şey dememe kalmadan yüzüme kapadı. Sıkkınlıkla nefes verirken o link yeniden gelmişti.

Banka oturdum. Bir eldivenlerime bir de hastaneye baktım. Uzunca bir süre düşündükten sonra linke tıklayıp kayıt oldum. Önüme bir yazı çıkmıştı.


Ölüm Çiçeği, hoş geldin!


Oyunun kuralları.

1-İntihar edemezsiniz.

2- Oyun kaybedene veya kazanılana kadar oynanmak zorundadır.

3- Görevleri yapmamak gibi bir seçeneğiniz yoktur.

4- Oyundan çıkarsanız korkularınız en büyük cezanız olacaktır!

Bol sans!

Oyun oynamaya hazır mısınız?

Kabul ettim. Ve tam o zaman başlamıştı işte pişmanlığım, acılarım, anılarım...

Kabul ettin çünkü ölmek isteyeceksin, kabul ettin çünkü bedeninden nefret edeceksin.