İnsanın hüzne komşu olması, hüzünle bir bütün olması, en sonunda hüzün olması. Hayatın içine ne gömüyoruz ve ne başkaldırıyor yaşamın topraklarından? Tüm yaşanmışlık, yaşanmamışlık elimizde bir diken gibi ve hayat avucumuzu sıkı sıkı kapatmamızı istiyor bizden. Belki de o dikeni bizim avucumuza koyan insanlardan kurtulmanın tek yolu onların ölmesidir. Çünkü öylesine kanatıcı ve yaralayıcı ki ancak ölüm kırabilir bu dikenleri.


Tüm anlayışını bitirmişsin bize karşı, kulakların yalnızca bize sağır, dilin yalnızca kötü sözler söylemek için dönüyor ve biliyor musun, hayatımız senin ellerinde kuruyor. Bir gün bizi anlamanı, bizi ne kadar mahvettiğini, hüzünle akraba yaptığını anlatmayı istemeyecek kadar döndüm sana sırtımı. Bizi hiç hak etmeyişin, bizim tüm bu hayatı hak etmeyişimizle ne yapılır ve nereye gidilir bilmiyorum. Bazen bir şeyin düzelmesi için çok geçtir ve tek özür ölümdür. Bu haklılığın, anlamsız nefretin, mağrur duruşun, merhametsizliğin boyun büktüğü yer bir karış toprağın altıdır.