Yine sana döndüm Olvido. Oysa ne kadar zaman oldu. Ben eski ben olmayayım derken, kaç ben eskittim sayamadım. Kendimi anlatmaya üşeniyorum artık. Anlamın yüreğimden kazınıp gidişinin bilmem kaçıncı yılı içerisindeyiz. Ne meyhaneler ne kahvehaneler ne de Ayten kurtarabildi. Camilere de sığamadık, sanırım sonunda onlar da bizden vazgeçti. 

Şimdi bir işe girdim. Ağır bir iş. Akşama kadar eziyorum kendimi. En ağır yüklerin altında, kirin pasın içinde kalıyorum. Bir tane bile kadın görmeden akşam ediyorum. Oysa bilirsin, biz küçük Anadolu şehrimizde cigaramızı Aytenciğimin fotoğraflarıyla ateşlerken geceden gündüzden habersiz yaşar giderdik. Şimdi öyle değil. Ayten artık canımı yakmıyor. Bir adamla fotoğraf çekinmiş. Kocası olmalı. Yeni soyadı kendisine yakışmamış. Dahil olabileceğim bir alan bırakmamış. Yeni ihtimaller sıfıra inmiş. Bir başlangıcın heyecanı içimde kalmamış. Ne zaman bizim de ayaklarımızı kesen bir aşkın içerisinde, mutluluktan uyuyamadığımız günlerin keyfiyle yaşayacağım günler olacak? Hiçbir zaman Olvido. Ben büyüdüm, belki de öldüm. Sen de büyü artık. Bir aşk olamaz hayatımızda. Filmler de olur ancak. Aşk milenyumdan önceki masum insanların adetiydi. Küçük memeli, estetiksiz kadınların erkeklerin cebine ve işine bakmadığı, koca bir kalçanın, büyük bir beyin karşısında değeri olduğu zamanlarda kaldı. Erkekler erkek, kadınlar kadındı. Benim gibi sulu göz erkeklere hoş gözle bakmazlardı. Bir kadını yedi yıl unutamayanları akıl hastanesine tıkarlardı. İyi yırtmışız Hüsnü bey.

Geceyi koparıyorlar Olvido. En keskin azarlarını kafamda parçalıyorlar. Bir yıkanıyorum sorma. Pansiyonun banyosunda simsiyah kirler akıyor. Diyorum ruhumda böyle yıkansa, mümkün mü yeniden başlamak? Onlarca kadın tanıyorum biliyorsun. Onların kendilerine verdikleri sahte isimleri biliyorum. Pansiyona onları çağırmam yasaklandı. Artık otellere de para veriyorum.

Kapıyı çalmıştı biri. İlk kez çağırıyordum onu. Kapıyı açmamla kıvırcık saçlı, kısa boylu bir kız çıkmıştı karşıma. Artık faişeler çirkin oluyor Olvido. Onlar da kendine orospu denilmesinden haz etmiyor. Hırsıza hırsız, orospuya orospu, kalleşe kalleş diyemediğimiz garip bir dünya artık bilirsin. Bu kız farklıydı. 

“Daha üç gün oldu başlayalı.” Dedi.

Söylemesine gerek var mıydı? Ben anlardım kimin ne kadar zamandır bu işi yaptığını. Yeni bir heyecan vardı içinde. Aldığı paraların şaşkınlığı içindeydi. Nasıl bu kadar para kazanabildiğine anlam veremiyordu. Ruhunu satmasına, kendini sapladığı karanlığın farkında olmamasına üzülmüştüm. Ama ona nasihat vermek istemiyordum. İşini bitirdikten sonra her erkek vermiştir vereceği nasihati. O da şimdiden bunalmıştır bu hayvanlardan laf işitmeye.

“On beş yaşında evlendim. Hevesti. Çocuktum ve salaktım.”

Biraz daha deştim onu. Devam etti.

“Benden on yaş büyüktü, sevmiştim ya da öyle sandım.”

“Çocuk?”

“Var iki tane.”

“Hayat?”

“Nasıl yani?”

“Nasıl gidiyor memnun musun?”

Saçma bir neşesi vardı. Eski aptal günlerimde olsam onu sevdiğimi sanırdım.

“İyiyim. Her şey yolunda.” Bir kadın arayıp duruyor onu. Benden sonra gideceği müşterisinin bilgilerini veriyor. 

Güzel bir deneyim Olvido. Gerçek gibi. O kadar sahtesine maruz kaldık ki, en yakın gereceğe tapar hale geldik. Beni dinler mi? Gerek yok. Ben Olvido anlatmayı bırakalı çok oldu. Bu son artık diyorum. Kapıyı aralıyorum.

“Hani bahşişim?”

Bir yüz lira daha paslıyorum ona. Mutlu mesut gidiyor. Yine durmuyor dilim duramıyorum. Gülen yüzüne bakıyorum. Söylemiş olmak için, 

“Başka bir yol varsa o yoldan git.”

Yüzü asılıyor.

“Bu yol iyi değil, hasta olursun.”

Onları düşündüğümüz kadar kendimizi düşünemedik Olvido. Bir Otuzbeşlik. Üç beş bira hesapsız. Sonuç zil zurna sokaklara düşüyorum. Ne kaldı geriye bilmiyorum. Bedenim ucuz ete doygun, kafam dumanlı, karnım tok. Nereye gideceğim şimdi bilmiyorum. Yarın iş var kaygısı bana göre değil Olvido. Eski boş günlerimi özlüyorum.

Ne oldu bu hayata böyle? Bir metrobüs köprüsünden gelip giden arabalara bakıyorum. Acelemiz var. Hızlandı dünya. Durduramıyoruz artık. Zamanda hızlandı tabi. Son sürat ölüme gidiyoruz. Kimin umurunda?

Bir şey olacak mı diye bekliyorum? Bir öyküye konu olması lazım bugünün. Yoksa bizi serüvenden serüvene sokan yazarımız neyi yazacak? Hiçbir şey olmuyor. Sanki her şey bir dekor olarak var etrafımızda. Ne beni mutlu edecek.

Ah Ayten, yıllar sonra tekrar aklıma geliyorsun. Olmadık diye mi böyle oldu. Bitip gitti diye mi? Yok mu benden başka ayrılık yaşayan, ben neden kendimi yeniliyemedim.

Yürümem lazım. İnsan durunca neler doluyor aklına? Ayten şimdi kaçıncı çocuğuna hamile kim bilir? Sokaklarından geçen yüzlere bile bıkmaz. Kocasını sever mi sevmez mi bilmem. Ama farklı kaygıların dünyasında adımı bile bilmez. Bir sigara yakıyorum. Aslında bu kaçıncı paketim bilmem. Bugün gelen orospunun numarasını neden sildim biraz önce? Yeniden çağırmamak için, hiçbir şeye alışmamak için, hiçbir şeyin peşine düşmemek için. Artık kendi içinizde salıncaklar kurmuyorsunuz Hüsnü bey, artık kendinizi bile eğlendirmiyorsunuz. Korkarım bir gün benden bile vazgeçeceksiniz.

Belki bir gün Olvido. Seni hastalık sanırdım meğer sen benim kurtuluşum olmuşsun. Ayten’in acısını ve varlığını dert sanırdım meğer onlar benim en güzel anılarımmış. Annem, babam beni anlamaz sanırdım meğer onlar haklıymış. Bak özel ve farklı sandığımız o benliğimizin bir bok olduğunu anladık, büyük sözü dinlememenin sonuçlarıyla kelecimiz baş başa kaldı. Üzerinden mi aşırtır, kalecimizi çalım manyağımı yapar, yoksa bize acıyıp topu dışarımı atar bilemedim. Fakat çoktan terk etti bizi sevenler stadyumu. Acımasız bir Alman takımına direnmeye çalışan on kişi kalmış Anadolu futbol takımı gibiyiz.

Nasıl başlamıştı her şey? Zaman geriye akmıyorsa biz başa dönelim. Meyhaneden ve Erika abladan bunalmıştım. Kahvehaneye zaten almıyorlar beni. Erika abla çok muhtaç. Hep abla dedim ona, bizi önceden tanıyanlar bilir, Erika abla emekli olamamış orospu. Belki primi yetmemiş. Ama meyhanede dost olduk. Sonra ona Ayten’i anlattım. Beni anladı. Bu dostluk beni yolmaya kadar gitti. Olvidocuğum bana dur dedi. Durdum. Daha sonra bana ahlaksız tekliflerde bulundu. Bu işlerin parayla yapıldığını bilirdim fakat Aytensizlik sendromu nedeniyle, cinsel uzuvlarımın bedbaht kaderine acımıyordum. Yine de şeytanı düşürdü içime. Kadir abilere açtım meseleyi. Bir masaj salonuna götürdüler beni. Masaj kısa sürdü, ben de masajdan kısa sürdüm. Zehri kaptım sonra. Para yetmedi. İşe girdim. Biraz avans ve bir daha. Sonra otele gelenlerini buldum. Türkmen, Afrikalı, Özbek, Fars, Ukraynalı… Hatırlamadığım kadar yaşantım oldu. Tiksindim bazen ama yine gittim. Canım istemedi ama yine gittim. Bir kaçış oldu bana. İçtim, seviştim, uyudum ve kendimi unuttum. Beni bile unuttunuz, Hüsnü bey. Öyle oldu Olvido. Öyle ki her geceden sonra, hislerimin azaldığını ve ruhumun daha da köreldiğini hissettim. Oysa senli zamanlarımda Olvido, en azından hissediyordum. Acı da olsa hissediyordum. Demek ki senin benle olmanın nedeni, bir kadının alıp beni adam edememesi.

Siz istemediniz Hüsnü bey siz istemediniz. Her yanlışınızdan önce size bu yanlıştır dedim ama dinlemediniz. Bile bile düşüyorsunuz kuyulara, sonra beni kurtaran yok mu diye bağırıyorsunuz. Doysanız artık doyacağınız ne varsa? Bir damla su için, karanlık kuyulara girilmez. Yaşam ırmağı akıyor aydınlıkta. Fakat siz bir yarasasınız. En dipler, en nemli ve en karanlık yerler meskeniniz olmuş. Seçtiğiniz hayatın karanlığına katlanamıyorsunuz, fakat aydınlık hayatın sorumluluklarını da yerine getiremiyorsunuz.

Yine doğrular Olvido. Ne yapayım o numarayı tekrar bulup o kariyerinin başındaki faişeyi o hayattan mı kurtarayım? Ne Ayten, Ne Erika, ne de Kadir, ne de o faişe. Sizi hiçbir şeyden kurtaramaz Hüsnü bey. Kurtuluşu aramazsanız, kurtulmuş olursunuz. Hep birine ihtiyacınız olursa kimseyi bulamazsınız. Dönecek bir özünüz kalmadı. Dönecek bir özünüz yok. Siz o özün içindesiniz zaten, kabul etmediğiniz bu varlık sizsiniz. Sevmeseniz de, sevseniz de. Kendinize sahte bir geçmiş yaratıp onun özlemiyle bugünlerinizi kahrediyorsunuz. Siz eskiden de eskiyi özlüyordunuz. Sahtekar zihniniz yarında bugünleri hatırlatacak size, siz yarında bugünleri özleyeceksiniz.

Anlamıyorlar Olvido. Sen de anlamıyorsun.

Anlaşılmak neden önemli Hüsnü bey? Varsın anlamasınlar. Hem neden anlamıyorlar? Çünkü siz kendinizi anlamıyorsunuz. Anlıyorsunuz aslında ama anlamak istemiyorsunuz. Ayten gitti oldu ve bitti. Bugün faişeye gittiniz çünkü ihtiyacınız vardı. Canınız sıkılıyor çünkü yalnızsınız. Çok içiyorsunuz çünkü içinizde vesveselerden kurtulmak istiyorsunuz. Yaşınız geçti gitti bir baltaya sap olamadınız. Hiçbir şeyiniz olmadığı için, her şeyi hiç sayıyorsunuz. Evet dünya böyle zaman hızlı, hiçbir şey yerinde durmuyor, siz mi değiştireceksiniz bunu? Hani stoistik düşünce? Hani etkileyemediğimiz şeylere üzülmeyecektik. Hani psikologlara verdiğimiz para boşa mı gitti?

Psikologlara ve faişelere verdiğimiz paralar hep boşa gidiyor Olvido, etkisi biraz sürüyor, sonra aynı açlık ya da aynı sancı. Ne iç hesaplaşması ama darmadağın etti beni. Metrobüs köprüsünden iniyorum. Pansiyona doğru yürüyorum. Olvido haklı. Bu hayatı ben seçiyorum. Son aramalardan o kadını bulacağım. Onu şimdi tekrar çağırıp gizlice odama alacağım. Ya gelmezse?