Osmanlı zamanında kasaplara –hayvan kesme ve et parçalama işiyle uğraştıkları için– 6 ay gibi bir mühlet mesleklerinden uzaklaştırılıp bahçıvanlık yaptırılırmış. Sebebi ise bu meslekle uğraştıkları süre boyunca vicdan ve duyguları körleşebileceğinden dolayı bu yaptırımla kaybettikleri acıma ve narin duyguları geri kazanmaları sağlanırmış.

Her mesleğin, erbabına has bir geri dönüşü vardır: Gassallar hayatlarında uzun bir süre ölüleri yıkama işiyle uğraştıkları için zamanla duyguları deforme olur ve yıkadıkları meyyit-meyyiteye sanki bir et parçası gibi davranır hale gelirler. Seri katillerin ise ilk cinayetlerinden sonrakileri kolaylıkla işledikleri itirafı malumdur. Buna günümüzde mesleki deformasyon adı veriliyor.

Edebiyat dünyasında önemli düşünürümüz Cemil Meriç mesleği uğruna, mesleği aşkına gözlerini feda etmiştir. Onun körlüğü basit bir görme engeli olarak algılanmamalı, bir gaye uğruna; araştırmaları ve tabii ki yazılarıyla haddinden fazla haşir neşir olması nihayetinde gözleri bu yoğunluğu kaldıramamış ve onu içine bırakmıştır. Nasıl yazı ile uğraşma Cemil Meriç örneğinde göze duyarsızlaşmaysa Nietsche de haddinden fazla düşünceyle uğraşarak aklını duyarsızlaştırmıştır. Evet, bugünkü konumuz ‘’Yarının yazarı’’ Friedrich Nietzsche (F.N.)


CEBİNDE DELİ SAKLAYAN DAHİ


Tarihte küçüklüğünde baskıcı bir anlayışla büyütülmesinden dolayı ileriki yaşlarında asi bir yapı kazanıp dogmatik düşünceleri dahi hiçe sayacak yapıya bürünen kişilerle karşılaşırız. F. N. bu örneklerin belki de en etkilisi. F. N. dindar bir ailenin mensubu olarak dünyaya gelir. Babası öldükten sonra annesi, kız kardeşi ve iki teyzesiyle birlikte anneannesinin yanına taşınırlar. Bu muhafazakar kadınlar grubu F. N’nin asi ruhunu korlamaya o yaştan başlamıştır. Öyle ki ona yatılı olarak gittiği ortaokulunda ‘Küçük Proteston Papazı’ lakabını takarlar. Bu okulda kurduğu dergide ilk kez Hristiyanlık karşıtı söylemler sarf edecektir.

On dokuz yaşına geldiğinde, papaz olabilmek için Bonn Üniversitesinde ilâhiyat ve klasik filoloji öğrenimine başlar. Hayatı evdekiler tarafından planlanmıştır. F. N. bundan hoşnut değildir. İlk zamanlardan beri bir isyan duygusu edinir. Bu dönemden itibaren içine kapanık biri olan F. N. gitmiş yerine atılgan bir karakter gelmiştir. İçkili ortamlara girmeye, düellolar etmeye başlar. Etkinliklere katılır. ‘Tanrı öldü.’ düşüncesini bu dönem edinecektir. Bundan sonra bir daha kiliseye gitmeyeceğini söyleyecek, bu durum ailesiyle arasının iyiden iyiye açılmasına sebep olacaktır. F. N. diğer dönem okulunu değiştirecek ve filolojiye yönelecektir. Burada gittiği genelevlerden birinden frengi hastalığı kapar. Bu kaptığı hastalık ve kendisinde meydana getirdiği etki onun kadınlara karşı cephe almasına sebep olacaktır.

Daha sonra Schopenhauer‘in “İstem ve Tasarım Olarak Dünya” adlı eserini okur. Schopenhauer’in istemin temel rolü ile ilgili tasarımından etkilenir. Ünlü düşünürün karamsarlığına kapılan F. N., artık inancını tamamen kaybetmiştir.

Aldığı sürgün cezasını çekerken besteci Richard Wagner’le tanışma fırsatı bulur. Wahner’in hem babasına benzemesi hem de Schopenhauer hayranı olması ikiliyi birbirine yakınlaştırır. F. N. rol modelini bulmuştur.

Okulda dersleri oldukça iyidir. Dikkatleri üzerine çekmeyi başaracaktır. Henüz 24 yaşındayken Basel Üniversitesine filoloji kürsüsüne profesör olarak çağırılır. Filolojiye olumsuz bakmasına rağmen bu kapıyı açmayı tercih eder.

1870’de gönüllü sıhhiye eri olarak cepheye katılan F. N., cephede gördüklerinden çok etkilenecek ve savaşın, zaferin, vatan kavramının ve insanın, düşündüğü gibi olmadığını görecek bunun etkisini eserlerine yansıtacaktır. Güç istemi kuramı ilk defa bu cephede yaşadığı tecrübeler sonucu filiz verecektir. Ancak yaralı askerlerle birlikte yaptığı bir tren yolculuğu sırasında dizanteri ve difteriye yakalanarak görevinden ayrılmak durumunda kalır.

Cepheden döndükten sonra filolojiye yoğunlaşır. Nietzsche’ye göre Tanrı ölmüş ve Hristiyanlık süreci sona ermişti. Hristiyanlık’ın bilinçsiz motiflerine, güç istemini hadım etmeyi amaçladığını düşündüğü “köle ahlakına” karşı saldırıya geçer.

İlerleyen dönemde iyice hastalık hastası olur. Doktor ona daha ılıman yerlerde yaşamasını tavsiye eder. F. N. bu dönem yazlarını İtalya’da; kışlarını ise İsveç dağlarında geçirir. Göz problemi ve migreninden dolayı bağ ağrıları öyle hal almıştır ki günlerce yataktan çıkamadığı zamanlar olur. Doktor doktor gezer. Çaresini otlarda, iksirlerde, kolonyalarda ve haplarda aramaya başlar. Tüm bunlara rağmen "Üst insan" tasarımını bu dönem geliştirir.

Ara ara ailesinin yanına uğrar ancak dindar kız kardeşiyle sorunlar yaşadığı için bu görüşmeler çok sık tekrar etmez.

Onun karamsarlığı bırakmasında etkili olan arkadaşı Paul Ree aracılığıyla Salome ile tanışır ancak Salome F. N.’nin arkadaşlık teklifini reddeder. Bedensel sorunlar yaşarken bu durum iyiden iyiye yalnızlaşmasına sebep olur. Eserleri okunmuyor, bazı eserleri okullarda okutulsa da yeterince tanınmıyordur. Bu durumunda etkisi olsa gerek kendisini her zaman geleceğin yazarı olarak görmüş, asıl değerinin gelecekte bilineceğini inanmıştır. Aklının yitirmeye başlaması bu döneme denk gelir.

1889'da akıl sağlığını tamamen yitirir. Bir iki arkadaşına yazdığı çılgınca mektuplar sayesinde Torino’da olduğu saptanır. Bakım altına alınır. Bir gün sokakta bağıra bağıra şarkı söyler halde yürürken kırbaçlanan bir atın boynuna sarılarak ağlamaya başlar ve yere düşüp kendinden geçer. Aşırı çalışma, yalnızlık çektiği acılar ile birlikte frenginin “beyin felcine” neden olan üçüncü evresi onu yatağa bağımlı hale getirmiştir.

Bir hastanede kısa süreli yattıktan sonra annesinin refakatına verilir. Artık zamanının çoğunu kasılıp kalır bir durumda geçirmektedir. Sessiz sakin bir münzevi biri oluvermiştir. Bir gün birisi ona kitap uzattığında: “Ben de iyi kitaplar yazmadım mı? ” der. 1888 ve 1889 yıllarında iki kez felç geçiren Alman filolog ve düşünür, son dönemlerinde konuşma ve yürüme yetilerini de kaybeder. 1 yıl sonra ise 1990 24-25 Ağustos gecesinde bir kez daha felç geçirerek, öğle saatlerinde hayatını kaybeder. Kız kardeşi Elizabeth onu babasının yanına defnettirmiş, ardından Elizabeth, ölen kardeşinin taslakları üzerinde istediği değişiklikleri yaparak Güç İstenci isimli eseri yayımlamıştır.


Kolay olunmuyor.